Akvaryum Portalı İstanbul-Anadolu Ekibinin Mayıs Ortası Sucul Alan Çıkarması

Temel Hoca'nın süpriz Demirciköy sucul alancığı keşfinden sonra alınan hızlı kararlar sonrası Akvaryum Portalı İstanbul-Anadolu Yakası Temsil Heyeti (APİAYTH [Temel Hoca, Teoman Hoca, Mesut Hoca, Emrah ve ben {daha sonra aramıza Olcay Hoca da katıldı}] ; ne isim uydurdum bee... ) olarak Mayıs Ortası Sucul Alan Çıkarması yaptık...

Temel Hoca'nın çizdiği güzergah sabah saatlerinde Demirciköy girişindeki sucul alancığın keşfi ve ardından Aydos Gölü'ne intikaldi...

Denize bir hayli yakın sayılabilecek bu küçük sucul alan oldukça hoş bir görünüme sahipti... Emrah ve ben tam teçhizat olay yerinde idik... Operasyonun adı bizim için "sarı kova" idi...



Biz Emrah ile fotoğraf çekerken Mesut Hocan içindeki sucul alan aşkına daha fazla söz geçiremeyip yolu yarıladı...



Kısa bir süre sonra APİAYTH petrol buldu...





Temel Hocan'ın redox sezileri bulunan petrolün kullanılabilir enerji kaynağı olmadığını gösterince buluntu terkedildi...

Aramızda bu garip oluşumun ne olabileceğine dair bir fikri olan var mı acaba? Portal'ın jeolog kadrosu boş mu? Yönetim bu olaya derhal el koymalı ve Portal içim diğer forumlardan en az bir adet jeolog aşırılmalıdır...

Biraz daha ilerleyince APİAYTH'tan Mesut Hoca yeni bir tür buldu... Iguana mesutiensis









Iguana mesutiensis'in keşfi ve bilim dünyasına kazandırılması ile moral bulan APİAYTH bir redox yılı hızı ile sucul alancığın yanına ulaşıverdi...



Sucul alanın etrafını çevreleyen karasal alanın imkan verdiği noktadan suya doğru intikal harekatına başlandı...



Harekat planına göre "sarı kovalılar"dan SİY (su içi yağma) komandosu Emrah yarı beline kadar son teknoloji "Su Geçirmez Koroplast Jumbo Boy Çöp Torbası"na girip ters-amfibi intikali gerçekleştirecekti... "Sarı kovalılar"dan propoganda subayı -bendeniz- Abdullah da Emrah'ın bu tarihi, tehlikeli ve belki ilk ve son intikalindan öneki son fotoğrafını çektim... Bkz. hemen alttaki resim...



Tabii sucul alancığın güzelliğini de kaydetmeye devam etmeyi unutmadık... Ne de olsa Emrah'ın naciz bedeni bir gün toprak olsa da sucul alancık ilelebet yerle yeksan kalacaktı...



Emrah kendisine susamış sucul alancığa bakarken suyun ne kadar da berrak olduğunu belirtmeden geçemedi...





Evet gerçekten su çok berraktı ancak bütün buradaki gezimiz boyunca birkaç kurbağadan başka omurgalı hayvansal yaşam formuna rastlayamadık... Bu da akıllarımızda soru işareti oluşturmadı değil... Ancak sucul alancığın denize yakınlığı dikkate alındığında suyun sert olabileceği düşünüldü... belki de suyun bu özelliği yüksek yapılı hayvansal yaşam formlarının barınmasına olanak sağlamamıştı...

Bu sırada Teoman Hoca, suyun redox'unun uygun olmayabileceğini dile getirdi... (Teoman Hoca, bütün çıkarma boyunca yaptığı birbirinden güzel redox espirileri ile redox madalyası ve ünvanını almaya hak kazandı... Seni can-ı gönülden kutluyoruz Redox Teoman Abi... )

Teoman Abi



Redox Madalyası



Redox Teoman Abi



Suya ilk intikal ettiğimiz noktada yeni bir tilki kuyruğu varyetesi bulduk... Ceratophyllum demersum var. salla tutturabilirsensis...



Kısa sürede kadrolu biyolog olaya müdahale etti ve bu bitki(*)nin tilki kuyruğu olmadığını beyan etti... Bu yepyeni bir bitki türü idi... O sırada olaya bilimsel bir tartışma kazandıran Emrah bu "meret"in az sonra göreceğiniz sazların kökü olduğunu iddaa etti... Tabii kadrolu biyolog güldü geçti...

"Sarı kovalılar"dan SİY komandosu Emrah'ın ıslanmaya pek de niyeti olmadığını anlayan Temel Hoca, paçaları sıvayıp söz konusu bilmsel tartışmaya "pozitif/elle tutulabilir" dediller ile son nokyatı koymak üzere suya daldı...



Tam o sırada aklına redox durumu bilinmeyen suyun tehlikeleri gelen Temel Hoca kısa bir süre duraksadı...



Ampül yanmıştı...



Doğadan yararlanarak DIY redox ölçüm aleti yaptı ve gönül rahatlığı ile redox'u ölçtü...



Tabii doğadan aldığını doğaya iade etmeyi de unutmadı...



Temel Hoca, bir hışımla ve aslında ikili amaçla sazın köklerine doğru saldırdı... Amacı ikili idi, hem Ceratophyllum demersum var. salla tutturabilirsensis'in ne olduğunu öğrenmek istiyordu hem de o sazın Emrah'ın paludaryumunda muhakkak bulunması gerektiğine inanıyordu...



Başardı da... Ceratophyllum demersum var. salla tutturabilirsensis'in aslında sazın kökleri olduğu anlaşıldı... Ancak beklenmedik bir gelişme oldu ve saz "erkek" çıktı...





Emrah, Temel Hoca'dan paludaryumunu süsleyecek sazı aldığında "güç kendisinde artık" sandı...









Daha sonra Emrah'ın paludaryumik sazı İslami usullere göre kısaltıldı...





Harekatın bitimine müteakip olay yerinden ayrılırken paludaryumik olabilecek başka bir bitki ile sıcak temas sağlandı... Temel Hoca, derhal elindeki demir çubuk ile bitkiyi sökme işlemine girişti ve bu arada yakın mesafeden Emrah'a ileri komando tekniklerini detaylı bie şekilde gösterdi...









Bitkinin resmini çekmeyi unutmuşuz ancak Temel Hoca'nın itina ile söktüğü bitkinin yumru kökü vardı...

Hızla APİAYTH aracına dönüldü ve Aydos çıkarması için yolculuğa çıkıldı...

 

Önce Temel Hoca’nın evine uğranıldı, göl kenarı sefası için gerekli malzemeler temin edildi... Tabii Temel Hoca’nın mükemmel ve muhteşem tuzlu su akvaryumunu , balıklarını, anemonlarını ve dhasını canlı gözle gördük... :naz :naz :naz Ben en çok sumpta beslediği balığa (adını hatırlayamadım) bayıldım... Mesut Hoca’nın tabiri ile sanki kalemle çizilip boyanmış gibi idi... Ruj sürülmüş gibi duran dudaklarını mı anltasak, mavi far sürülmüş gibi dyran gözlerini mi... Sonra markete intikale edip yiyecek aldık, tabii devyarasa karpuzu da... Market çıkışı kısa süreli bir karışıklıktan sonra Aydos Gölü kenarına ulaşıp konuşlandık...

Tabii herkesin redox’u yerlerede süründüğü için önce redox yükseltici eylemlere girişildi...











Redox’unu hemen yükselten ve içindeki sucul aşkını dizginleyemeyen Emrah, Orhan Abi’nin kepçe ile Aydos Gölü’ne ilk sortityi gerçekleştirdi...



Tam bu sırada Olcay Hoca operasyon alanına teşrif etti... O her zamanki muhteşem gülümseyişi ile...



Sarılıp kucaklaşma faslından sonra hep beraber keşfe çıkıldı... Gölün –yanılmıyorsam Kuzey-Güney doğrultusundaki- manzarası görülmeye değerdi...





Keşif tamamlanıp operasyon alanı belirlendikten sonra Temel Hoca komuta ve önderliğindeki “Kepçeli Tem-rah Timi” görevin ifasına başladı...





Gümüş balığı’nda şansımız fazlaca yerinde idi ve kepçe nerede ise boş geçmedi...





Temel Hoca illegal “Trolvari” uygulamalar ile Emrah’a göre Knipowitschia panizzae, bana göre endemizm göz önünde bulundurularak Knipowitschia mermere olan gobie’lerden yakaladı, tam 4 adet... Daha sonra Emrah aldı eline kepçeyi ve uluslararası Gambusya yakalama tekniği ile Knipowitschia yakalamaya girişti ve tabii ki beceremedi... Demek ki Temel Hoca’yı tam izlememişti... Derhal olaya müdahil olup “Trolvari” tekniği öğrettim... Emrah bu sefer dikkatli idi ve hemen tekniği kaptı... Yalnız biraz ifrata kaçıp ekniği tam anlamı ile “Trol”e çevirdi... Ve dolayısıyla taş-kaya parçacaıkları eşliğinde tonla Knipowitschia yakaladı, tam 12 adet...



Türkiye’de Knipowitschia cinsine bağlı 3 tür gobie bulunuyormuş... Bunlar Knipowitschia caucasica, Knipowitschia mermere ve Knipowitschia ephesi... Son ikisi sadece Türkiye’de bulunan yani endemik tür... Anladığım kadarı ile –gerçi adları da üzerlerinde- Knipowitschia mermere Marmara Bölgesi’nde ve Knipowitschia ephesi Ege Bölgesi’nde (özellikle Bergama ve civarında) bulunmakta... Buna göre bizim yakaladıklarımız Knipowitschia mermere ya da Knipowitschia caucasica olmalı... Knipowitschia mermere yakalamış olalım karizmamız artsın değil mi canım... Ne de olsa “endemik”... (OGH anladı onu... )

Knipowitschia panizzae



Knipowitschia caucasica



Hemen Knipowitschia cinsi balıklar hakkında bilgi verelim... Efendim, bu balıklar 2 m derinliğe kadar dere, nehir ve göllerde yaşayabiliyorlarmış... Tatlı/tuzlu su adaptasyonları yüksek canlılarmış... Atlattıkları ilk kışın hemen ardından yumurtluyorlarmış... Yumurtaları taş, bitki ve deniz kabuğu gibi kavisli yüzeye sahip materyallerin kavislerinin iç yüzeylerine bırakıyorlarmış... Yumurtalar baba tarafaından korunuyormuş... Boyları en fazla 5 cm’ye ulaşan bu balıklar hemen hemen 2 sene yaşıyorlarmış... Besinlerini özellikle kabuklu omursazılar ile belli başlı larvalar oluşturuyormuş...Yumurtadan çıkan Knipowitschia yavruları larval evrelerini su yüzeyine yakın bölgelerde -yani pelajik olarak- geçiriyormuş... İlgililere duyurulur...

Bu arada her geçen saniye kova doldu da doldu...



Tabi yöre halkının APİAYTH çalışmalarına ilgisi oldukça yüksekti...



Çalışmalar sırasında ağımıza akvatik (sucul) böcek de takıldı... Önce su örümceği sanılıp heyecan yaratsa da kadrolu biyolog arkadışımız yani ben 4 yaşımdan beri hemen her platformda anlattığım şekilde ayaküstü “Örümcek-Böcek ayırım anahtarını” verdim... Bu konda 6 yaşında çizimler ile hazırlanmış bir el yazması kitabımda bulunmakta idi taa ki annem doğal gaza geçmemizden bir önceki sene yanlışkla el yazmamaı sobada yakana kadar... “Örümcek-Böcek ayırım anahtarını” kısaca burada da verecek olursak, efendim, örümceklerin 8, böceklerin 6 bacağı olur... (Kırk ayak ve çıyan gibi böcekler tasnif dışıdır...)





Kimliği belirsiz böceği, kimliğini daha sonra tespit etmek üzere kovaya koyduk... Kimliğin tespit edilmesi ile ilgili kısım bu yazının devamında verilecektir...

Neyse bayağı bir yorulmuştuk... Ayaküstü limonata keyfi yapıp enerji düzeyi ve tansiyonları ayarladıktan sonra bu seferde bitki avına çıktık... Temel Hocan’ın bahsettiği aşağıda resimleri olan bitkilerden alacaktık...

Ama maalesefTemel Hoca’nın -benim Ludwigia plaustris olduğunu düşündüğüm- bu bitkilerin asıl bulunduğunu söylediği kayalık bölgede ciddi ölçüde kirlilik vardı ve bitkilerden eser yoktu... Alternatif bölgelere bakmak için yola düştük...







Bulabildiğimiz bitkilerin hemen hepis emersti...







Bu emers bitkilerin henüz su yüzeyine ulaşma evresinde olanlardan bir iki tane aldık...



Bu arada APİAYTH olarak bir de emers akvatik yarıtık görüntüledik... Yörede Aydos Canavarı olarak henüz ün salamamış bu yaratığın yarı-akvatik (yarı-submers) platypus’lardan geri evrimle evrimleştiğini ve bugünkü (modern) emers şeklini aldığına kanaat getirdik...

Kısa süre sonra Akvaryum Portalı sayesinde Aydos Canavarı olarak bilinecek olan akvatik yaratığa ait resim...



Platypus







Biraz daha ilerlediğimizde yol seviyesinden biraz aşağıda bir kıyı kesiminde bir grup submers bitki varlığı saptadık... Kim inip de alacak sorusuna mahal bırakmadan Temel Hoca paçaları sıvayıp suya dalmıştı bile...











Temel Hocam, kayaları saran “sümük” yosunlarını da ele geçirelim diye bir hışımla kayalara da saldırdı ama “sümük” yosunu bile yoktu ortalıklarda...



Bu harekattan elimize aşağıdaki bitkiler geçti... Bir kısmı (soldakiler) kırmızı gövdeli idi ve emersti, diğer kısmı (sağdakiler) ise yeşil gövdeli ve submersti...





Bu arada Redox Teoman Abi’nin redoxunda bir azalma meydana geldi... Ama bu an bizim kameramızdan kaçmadı...



Temel Hoca’nın en başından beri bahsettiği bitkileri bulmak için umutsuz bir şekilde bir akın daha düzenlendi... Kös kös gidildi...





Kös kös dönüldü... Artık piller de bitmeye başlamıştı zahir...



Bu dönüşten sonra arabaya binildi ve çıkışa doğru yola çıkıldı... Çıkışın oradaki çeşmeden özel Aydos suyu almak için durduk... Bu arada Gümüş balıklarından bir kısmını Mesut Hoca’nın günlerdir “Yok mu Beni Heveslendirecek?” diye ortalığı ayağa kaldırdığı çatıdan inme 80 lt’lik akvaryumu için uğurladık... Daha sonra Temel Hoca ve Teoman Abi Emrah ile beni Emrah’ın evine kadar bıraktılar...

Emrah ile ilk işimiz Gümüş balıkalrını –bir nevi sembolümüz olan- “sarı kova”ya almak oldu... Ama bunun heme öncesinde son bir iki resimlerini de çektik tabii... Bakalım balık şişede durduğu gibi mi kovada duruyor...





Daha sonra balıkları sarı kovaya alıp hava bağladık... Şişeden birkaç balık ölü olarak çıkmıştı ve dieğrlerinin durumu pek de iyi değildi... Anlaşılan yolda şişe içindeki redox bitmişti... havayı bağlayıp hemen redox verdik... Kendilerine gelip oyanayıp zıplamaya başladılar... Ortalık inliyordu “Redox, Redox, Redox” diye... Aşağıdaki resimlerde redox kabarcıklarını net olarak görebilmeniz mümkün...





Balıklar redox keyfi yaparken Emrah da bize çay demlemek için mutfağa intikal etti... Ben de boş durmayayım ve Emrah’ın bir türlü adam gibi görüntüleyemediği akvaryumunun resimlerini çekeyim dedim...

Resimlerin bir kısmında dikkatlişce baktığınızda beni bile görmeniz mümkün...

















Tabii Emrah’ın pasaklı paludaryumunun da fotoğraflarını çekmeyi unutmadım... Özellikle “erkek saz”ını ekledikten sonraki halini...





En son bitkileri ve balıkları paylaştık ve ben kendi yuvama doğru yola çıktım... Arada akvaryumcuma uğrayıp dere kumu aldım... Eve geldiğimde balıkları bir kovaya koyup 135 lt’den hortum çekip damlatma ile adaptasyona bıraktım... Bitkileri yıkadım... Kumu yıkattım... Ve balıkalr ve bitkiler için 10 lt’lik “acil durum” akvaryumumu kullanılabilir hale getirdim... En son kovada biriken 135 lt’nin mango kökleri nedeni ile saramış suyu ile Aydos Gölü’nün suyunun karışmasından oluşan suyu 10 lt’lik akvaryuma koydum ve kepçe yardımı ile balıkları birer ikişer yeni yuvalarına yerleştirdim... Tabii arada ölen gümüş balığı ve maalesef gobie olmuştu...

En sona akvatik (sucul) böceği bıraktım... Önce gidip ne olabileceğini bulmaya karar vermiştim... O sırada kovada bu sucul böcek ile biri ölü, diğeri ölmek üzere olan iki gobie vardı... Neyse internette böceğin kimliğini saptamaya çalışırken susadığımı hissettim ve birşeyler almak için kovanın da bulunduğu mutfağa gittim ve aşağıda fotoğraflanan manzara ile karşılaştım... Böcek resmen ölü gobie’yi yiyordu, hem de afiyetle...







Kendi boyutunun çok çok üstünde hatta misli ile kendisinden büyük balıkları yeme temayülü gösteren tek bir sucul böcek vardı... Aslında henüz böcek bile olmuyorlardı, sadece larva evresinde idiler... Evet, yusufçuk larvası... Ama bu böcek benim şekil ve tiplerini bildiğim hiçbir yusufçuk larvasına benzemiyordu... Bütün hepsini bilemeyeceğimi göz önünde tutarak internette daha kapsamlı ve detaylı bir araştırma yaptım ve gerçekten yakaldığımız sucul böceğin –benim bilmediğim türlerden birine ait- yusufçuk larvası olduğunu gördüm...



Emrah başından beri bu böcekten huylanmış ve bir şekilde balıkları öldürebileceğini hissetmişti... Ama ben bunu yapabilecek yusufçuk larvalarına benzetemediğimden ihtimal vermemiştim... Sonuçta Emrah haklı çıkmıştı... Tabii böyle bir katili akvaryuma sokamayacağıma göre ben de kendisini İSKİ denetimindeki serin sulara saldım, arkasından da bolca su döktüm ki bir daha gelmesin...

Neyse bitkileri, balıkları falan koyduktan sonra akvaryum aşağıdaki gibi oldu...





Ve benim açımdan APİAYTH’nin Mayıs Ortası Sucul Alan Çıkarması bu şekilde tamamlanmış oldu... Emeği geçen herkese çok teşekkürler... Haziran ortasında görüşmek üzere hoşçakalın... bay.

 

Kanka sen yazar olmalıymışsın okurken acaip keyif aldım ve güldüm sağolasın.. valla orda olmayı çok isterdim çok güzel gezmişsiniz... Tam helal olsun ağaç bile dikmişler diyecekken söktüğünüzü anlayınca koptum valla Gitmiş kadar oldum valla ama kesmedi haliyle kesinlikle orda olmak vardı.. Bir daha ki sefere artık... Bu güzel paylaşım için teşekkür etmezsem ayıp olur okurken acaip keyif aldım...

Kumu yıkattım

 

Abdullah Hocam, fotoğraflara bakarken cümlelerinizi okurken çok büyük keyif aldım. Eğlendiğiniz yerde eğlendim, yorulduğunuz yerde yoruldum Çok güzeldi ellerinize sağlık...Kalın olarak yazdığınız isimlerde bir harikaydı
Iguana mesutiensis, Ceratophyllum demersum var. salla tutturabilirsensis...
Orada bulunan, yorulan herkese teşekkürler :cicek:

 

Abdullah hocam tanıtım harika olmuş valla en az oradaki kadar keyif aldım teşekkürler.

 

Valla beğenmenize çok sevindim... Asıl ben hepinize bu mükemmel günü yaşattığınız için çok teşekkür ederim...

Gerçi bir teessüfüm de var... Kameradan tam 91 adet resim çıktı... Ve bunların tam 89'unda kamera arkasındayım... İlk göründüğüm resim 57. o da "kel"ime odaklanarak çekilmiş nerede ise... Son gözüktüğüm resim ise 58., bilmem anlatabildim mi? Tabii Emrah'ın akvaryumunun camından yansıyan silüetimin göründüğü resimler hariç... Zaten orada da kendimi çekmiş sayılırım...

 

Hakkaten ya yazılara resimlere daldık seni göremedik resimlerde

 

Abdullah,

Tebrikler valla. Senin yazı uslubun gezinin önüne geçmiş inan.

Eğlendiğiniz ve güzel bir gün geçirdiğiniz için adınıza sevindim. Yalnız bana sorarsanız doğadan canlı alıp akvaryuma koymak bana biraz ters geliyor. Umarım ölmezler.

Saygılar

 

Sağolasın Tamer Hocam...

Amin... em32:

 

Hocam o ne yazıydı öyle yaa. Gülmekten perişan oldum.

En ufak detayı bile atlamaman ve onca araştırmanda ayrıca takdire şahan bir durum. em34: :helalolsun:

Hocam o bulunduğun iki resmide ben çektim. Ben olmasam seni düşünen yok yahu.


Bu güzel gün için hepinize teşekkür ederim. :hepiniziseviyorum:

 

Açıkçası gezinize çok imrendim heleki benzer şeyleri düşünüp anlaşan kişilerin bir arada olması çok daha keyif verici benim gibi ben elde kepçe dolaşırken gidelim diye inleyen insanların olması çok sıkıcı . Goby lerin aynısı bendede var akvaryumda çok güzel duruyorlar bu arada o böcek yanılmıyorsam bir çeşit yusufçuk akvaryuma aman kaçmÇasın en küçükler bile okadar iyi gizlenip yavruları avlıyorki inanamazsınız heleki tilki kuyruklarının içinde hiç ayırt edemezsiniz. Süper bir gezi olmuş
Selamlar Sevgiler.

 

Acil durum akvaryumu için başka planlar geliştirdim... Hazır hanım 5. akvaryuma izin vermişken akvaryumu gümüş balıkları ile gobie'lere bırakamazdım... 10 lt'lik akvaryum artık -birbirlerini öldürmezlerse- 1 adet Cennet balığı ile 1 adet erkek Betta'nındır...

Diğerlerine mi ne oldu? Akvaryumcumun açlıktan ölmek üzere olan Albino Astronot'una hediye edecektim (geçen gün parmağımı kapıyordu açlıktan)... :cekingen: Tabii ki şaka... Hobici elinde ölsün daha iyi... :cekingen: Yine şaka...

Gümüş balıkları az sonra 65 lt Tetra-haneye, gobie'ler ise 35 lt Tetra üssüne girecekler... Tabii 35 lt'deki büyük Tetra-Black'ler ile iri Kırmızı Göz Tetra'larda gümüşlere göz kulak olsun diye 65 lt Tetra-hanenin yolunu tuttu...

Allah akvaryumlarımla beraber benim sonumuzu hayır etsin...

 

Hocam sende yakında benim gibi 18 akvaryum,toplamda 8 ton suya ulaşacaksın galiba? :hink:

Beşinci akvaryuma izin aldığına göre yeni akvaryumlar peşinden gelecek gibi.

 

Abdullah, çok iyi bir başlık olmuş, teşekkür ve teessüflerimi beraber sunuyorum.

 

Evet haklısın Hakan Abi, teessüf etmekte... Biraz acil ve spontan bir eylem oldu... Ön keşif gibi bir şeydi yani... Aynı mekanda piknik sefamız olacak inşallah geniş katılımlı seni orada "Onur Piknikçisi" olarak görmek bize çok büyük onur verecektir...

Bu arada başlığı beğenmene sevindim.... Sağolasın...

 

Bu nasıl bir gezi ve anlatım keyfi.sanki yazarken hala ordasınız. :helalolsun: kıskanmadım desem yalan olur harika balık bile yakalamışsınız.

 

Bidahakine sizde gelirsiniz Onur bey bu arada o balıklar hala tetralarımla birlikte yaşıyorlar.

 

Nasıl bulup çıkarmışsınız buraları hayret doğrusu.sizin akvaryuma uygun canlı bulma ihtimaliniz var tabi keyif almışsınız, malawi türü bulamayacağımıza göre. Şaka bir yana harika bir gezi olmuş. :hepiniziseviyorum: