1. Hoş geldiniz, Akvaryum Portalı ailesine katılım için kendinizi hazır hissediyorsanız üye olun.
    Yardım sayfasından forum kullanım desteği alın.

Cam

Başlığı 'Tatlı Su Hobiye Başlangıç Portalı' kategorisinde DuncaN tarafından 3 Aralık 2008 başlatılmıştır.

  1. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Öncelikle Cam'ın Tarhi
    Bronz Çağ

    Cam yapımı, büyük olasılıkla M.Ö 3. bin sonlarına doğru Bronz Çağ'da keşfedilmiştir. Arkeolojik kanıtlar, bu keşfin Mezopotamya'da meydana gelmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu keşif, hiç şüphesiz, yöre boncuklarında, duvar fayanslarında, seramiklerde ve diğer nesnelerde kullanılmış cam gibi sır üretimi sonucunda ortaya çıkmıştır. Bu en erken dönemde cam, yarı değerli ve değerli taşlara alternatif olarak üretilmiştir. Bu nedenle, hemen hemen tüm erken dönem camları şaffaf değildir ve oldukça parlak renklerde üretilmişleridir. Cam her ne kadar bu dönemde silindir mühür, çubuk, bazı küçük objelerin üretiminde ve kakma olarak kullanılmışsa da, en çok boncuk üretiminde kullanılmıştır. Tüm erken dönem boyunca, cam soğukken işlenmiş ve taşçılar tarafından kullanılan tekniklerle kesilmiştir.

    Camdan yapılmış kaplara ilk olarak MÖ 16. yüzyıl sonlarına doğru rastlanılır. Her ne kadar, tarihlendirilebilir en erken örnek bugünkü Türkiye - Suriye sınırı yakınlarındaki Amik Ovasında yer alan Atchana (antik Alalakh) yerleşiminde bulunmuşsa da, buluntuların dağılımı en erken cam kapların kuzey Mezopotamya'da Mitanni Krallığı sınırları içerisinde üretilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Bu kapların hemen hemen hepsi aynı şekilde iç kalıplama yöntemiyle küçük şişe, bardak ve kadeh olarak üretilmiştir. Camın sıcakken işlenmesini gerektiren kap üretimi, cam teknelojisi için oldukça önemli bir aşamadır. Kaplar arasındaki yakın benzerlikler, bunların olasılıkla birbiriyle yakın temas halinde bulunan birkaç merkezde üretilmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Atölyeler çoğunlukla büyük yerleşim merkezlerinde veya cam üreticilerini himaye eden hükümdarların veya dini liderlerin yaşadığı merkezlerde kurulmuşlardır. MÖ 16. yüzyıl sonları ile, 14. yüzyıl arasında üretilmiş kapların biçimleri arasında oldukça az değişiklik vardır. Bu durum camın Geç Bronz Çağ toplumunda oynadığı dini ve geleneksel rolün bir göstergesi olarak ele alınabilir. İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş ilk kaplardan çok kısa bir süre sonra, cam üreticileri mozaik camdan bardak, kase ve plaka üretmek üzere ayrı bir kalıplama yöntemi geliştirmişlerdir.

    İç kalıplama yönteminde olduğu gibi, mozaik kalıplama yöntemi de Kuzey Mezopotamya'nın Hurrilerle ilişkili bölgelerinde kullanılmıştır. Cam kaplara ek olarak boncuk, mühür, sallantılı süs eşyaları, mücevher, mobilya kakması ve hatta küçük figürinlerin olmak üzere birçok değişek nesne üretilmiştir.

    Mezopotamya'da üretilmiş cam eserler ve yapım teknikleri, çok kısa bir süre içerisinde Geç Bronz Çağ medeniyetini oluşturan diğer merkezlere ihraç edimiştir. Bu merkezler içinde en önemlisi Mısır'dır. Her ne kadar Mısır cam endüstrisini faaliyete geçiren ilk güç dışarıdan gelmişse de, yerli zanaatkârlar kısa bir süre içerisinde kendilerine özgü cam eşya tiplerini geliştrimişlerdir. Bu endüstri tam olgunluğa MÖ 14. yüzyılın ilk yarısında firavun III. Amenhotep'in himayesinde erişmiştir. Bu döneme ait arkeolojik bulgular geniş ölçekli bir üretime, yüksek bir teknolojiye ve yerleşik atölyelere sahip olduğunu göstermektedir. Mısırlılar ağır ve korkusuz bir madde olarak camın doğal özelliklerinin tamamen farkındaydılar. Bu nedenle çoğunlukla yassı şişeler, sürahiler, amphoriskoslar, kavanozlar ve rastık koymaya yarayan tüpler gibi küçük ve kapalı kaplar ürtemişlerdir. Tüm bu kaplarda, Mısır'ın seramik, fayans ve sert çömlek kaplarının geleneksel formları örnek alınmıştır. Bu kaplar kokulu yağların, vücut merhemlerinin ve kıymetli tütsülerin korunması amacıyla kullanıldığı gibi, kozmetik ve ilaç muhafazası gibi gündelik amaçlarla da kullanılmışlardır. Mısır cam endüstrisi kaplara ek olarak, mobilya, cenaze eşyaları, kutsal yerler ve büyük mimari birimlerin dekorasyonu amacıyla, çoğunlukla opak renklerde olmak üzere kakmalar ve çeşitli cam nesneler üretmiştir.

    Geç Bronz Çağ boyunca Doğu Akdeniz'in diğer bölgelerinde gerçekleştirilmiş olan cam eşya üretimiyle ilgili kanıtlardan henüz kesin bir sonuç çıkarılamamıştır. Suriyeliler ve Kıbrıslılar, Mısır'da üretilmiş olan eşya tiplerine çok benzeyen eşyalar üretmemiş olsalar bile, ham camın üretiminde ve külçe cam ve bitirilmiş eşya ticaretinde aktif bir rol oynadıkları tahmin edilmektedir.

    Diğer taraftan Miken Döneminde Yunanlıların, başlıca ürünü kalıpta şekillendirilmiş aplikeler olan, yerli bir cam endüstrisine sapih oldukları kesindir.

    Demir Çağ

    MÖ 11. yüzyılda Akdeniz'in doğu ve Asya'nın batı bölgeleri karanlık bir dönemin etkisi altına girmiştir. Bu dönemde, ulaşılmış olan medeniyet seviyesinde ve refahda çok önemli bir düşüş gözlenmiştir. Bunun sonucu olarak ticarette gözlenen düşüş cam endüstrisini de oldukça etkilemiştir. Geç Bronz Çğ'ın önemli İmparatorluklarının yıkılmasından sonra, hem Mezopotamya'daki hem de Mısır'daki cam üretimlerinde uzun bir duraklama olmuştur. Elimizde Erken Demir Çağ'da cam üretimini kanıtlayan kesin kanıtlar bulunmamaktadır. Arkeolojik kayıtlardan tamamiyle silinmemiş olmakla birlikte, MÖ 12. ve 8. yüzyıllar arasında cama oldukça seyrek rastlanılmaktadır. Fakat bu hiçbir zaman camın bu dönemde bilinmediği anlamına gelmemektedir. Hem çivi yazısı ile yazılmış Orta Babil Dönemi tabletlerinde, hem de Asur Niniveh tabletlerinde konuyla ilgili bilgilere rastlanılmaktadır. Bu metinlerin, arkeolojik kayıtlarda gözlenen dört asırlık boşluğu doldurduğu varsayılmaktadır. MÖ 9. yüzyıl sonlarında tahrip edilmiş Hasunlu Kalesi'nde bulunan mozaik camdan yapılmış kırık bardakların da gösterdiği gibi, bu dönemde de cam eserler nesilden nesile intikal eden değerli eşyalar olarak saklanmışlardır.

    Cam üretiminin yeniden ortaya çıkmasıyla birlikte, birçok değişik formda, değişik amaçlar için ve değişik tekniklerle üretilmiş cam eser ortaya çıkmıştır. Bununla beraber günümüzde Mezopotamya'da veya Batı Asya'nın diğer bölgelerinde kurulmuş cam atölyelerinin varlığını ortaya koyan çok az delil vardır. Nimrud Sarayının kuzeybatısında türkuvaz renkli, opak ve segmental (tepesi düz, tabanı dışbükey olan yuvarlak külçe) bir cam külçesi bulunmuş ve MÖ 7. yüzyıla tarihlendirilmiştir. Fakat, yine Nimrud'da bulunmuş kırmızı, opak cam parçaları büyük olasılıkla Akamenid Dönem'den daha öncesine ait degildir.

    Camın ilk defa büyük ölçekte kullanılması Fenike'de MÖ 1. binde fildişinden yapılmış eşyalar üzerinde gerçekleştirilmiştir. Cam, fildişi üzerine kakma yöntemiyle işlenmiş ve dekoratif amaçlarla kullanılmış çeşitli figürlerin ve çiçek desenlerinin detaylarını vurgulayabilmek ve fildişine çok renkli bir görünüm vermek amacıyla kullanılmıştır. MÖ 8. yüzyılın ilk yarısına tarihlendirilmiş olup bu camlar, hem tek renkli, hem de mozaik cam kakmalardan oluşmaktadırlar. Fildişleri üzerine işlenmiş tek renk cam kakmaların fildişi ustaları tarafından mozaik camların ise belli bir beceri ve eğitim gerektirdiği için cam ustaları tarafından üretilmiş oldukları önerilmiştir. Ancak, tek renkli cam kakmalar ile mozaik cam kakmaların Fenikeli ustalarca yöresel imkanlarla mı, yoksa hammadde veya işlenmiş olarak dışarıdan ithal edilmiş camdan mı yapıldıkları henüz kesinlik kazanmamıştır.

    Camın fildişi üzerinden kakma olarak kullanılmasından kısa bir süre sonra, cam kapların tekrar üretilmeye başlandığı görülmektedir. Bu yeniden başlama, Mezopotamya'da Geç Bronz Çağ boyunca kullanılmış olan iç kalıplama yönteminin tekrar canlanmasıyla MÖ 8. yüzyılın ikinci yarısında meydana gelmiştir. İç kalıplama yöntemiyle biçimlendirilmiş olan kapların, aşağıda anlatılacak olan kalıplama yöntemiyle ve kesilerek biçimlendirilmiş kaplar değerli olmadığı, bunlara krallığa ait yerleşim birimleriyle ilgili mekanlardan çok, özel mezarlarda rastlanılmasından anlaşılmaktadır. Bu kaplar MÖ 7. yüzyılda İran'a ihraç edilmişlerdir. Susa'da yerel Geç Elam endüstrisi tarafından üretilmiş olan sayısız kap ise, Mezopotamya'da üretilmiş olan kapların gerçek birer kopyasıdır.

    İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş diğer kaplar ise, Urartu yerleşim birimi Karmir Blur'da ve Suriye ve Filistin'de bulunmuşlardır. İç kalıplama yöntemiyle üretilmiş önemli miktarda alabastronlar ise Rodos'da bulunmuştur. Bu kapların Mezopotamya'da üretilip, daha sonra Rodos'a ihraç edilmiş olmaları mümkün olduğu gibi, Rodos'a göç etmiş Mezopotamyalı ustalar tarafından üretilmiş olmaları da olasıdır. Fakat, her durumda Rodos MÖ 6. yüzyıl ortalarında iç kalıplama yöntemiyle cam kaplar üreten önemli bir merkez haline gelmiştir. Daha sonra bu zanaat Akdeniz ve Karadeniz bölgelerine büyük olasılıkla buradan yayılmıştır.

    Şimdiye kadar incelenmiş olan Demir Çağa ait kaplar arasında gerek teknik, gerek dekorasyon ve gerekse gerçek değer açısından en ilginç grubu kalıplama yöntemiyle üretilmiş ve kesilmiş kaplar oluşturmaktadır. Bunlar Bronz Çağ kaplarında hem görünüş, hem teknik açıdan belirgin bir açıdan belirgin bir şekilde ayrılırlar. Bu kaplar kalıplama yöntemiyle ve en çok da balmumundan yapılmış veya balmumu sürülmüş tek parça bir dış kalıba üretilmiş camın dökülmesi anlamına gelen "lost - wax" tekniği ile şekillendirilmişler, daha sonra taş üreticileri tarafından kullanılan, taşlama, kesme delme ve cilalama yöntemleriyle bitirilmişlerdir. Kıymetli metallerden ve taştan yapılmış olan kaplar, hem biçim hem süsleme teknikleri açısından bu eserlere örnek teşkil etmişlerdir. Daha erken dönemlerde yapılmış olan cam eserlerden farklı olarak, Demir Çağ eserleri çoğunlukla renksiz veya açık yeşil, şeffaf cam olmak üzere tek renk olarak çalışılmıştır. Bu dönemde cam üreticilerinin kaya kristali veya yarı değerli diğer şeffaf taşları taklit ettikleri anlaşılmaktadır. MÖ 2. binyılda ustaların dikkatini çekmiş olan lapis veya türkuvaz gibi mat taşlara önem verilmemiştir. Bu dönemde şeffaf cam üretiminin tercih edilmesini, ustaların camın şeffaf ve gözeneksiz olması gibi özel niteliklerini farketmiş olmalarına bağlayabiliriz.

    Kalıplama yöntemiyle üretilmiş en önemli ve en kalabalık buluntu grubu Nimrud'da bulunan Asur saraylarından ele geçirilmiştir. Her ne kadar, Nimrud parçalarının büyük bir kısmı MÖ 612 yılında meydana gelmiş tahribatın döküntü tabakasından bulunmuşlarsa da, Sargon Vazosu MÖ 715 yılının, kalıplama yoluyla üretilmiş ve kesilmiş cam kapların başlangıç yılı olarak kabul edilmesi için terminus ante quem sağlamaktadır. Düz kaselere ek olarak, çark ile dekora edilmiş oldukça nadide parçalara da rastlanılmaktadır. Kakma yöntemiyle süslenmiş, boyalı bir kaseye ait iki parça ise, bir başka kaseye kanıt oluşturmaktadır. "Lost - wax" kalıplama yöntemi ile kesme, boyama ve mozaik cam kakma yöntemlerinin birarada kullanıldığı bu iki parça, cam üreticilerinin o dönemde erişmiş oldukları mükemmel ustalık derecesini göstermektedir. Bu parçaların yanı sıra Filistin Megido'da bu derecede de mükemmel işçiliğe sahip olmasalar da, birkaç cam kozmetik paleti bulunmuştur. Bunlar bu bölgede oldukça yaygın olarak kullanılan taş paletlerin ki, bu taş paletlerden yalnız Megido'da 35 adet bulunmuştur, çok yakın benzerleridir. Diğer taraftan MÖ 8. Yüzyıl ile arasında Filistin'de cam üretildiğini gösteren herhangi bir kanıt yoktur. Fakat bu paletlerin yapımında kullanılan cam ile, yukarıda anlatılmış olan kapların yapımında kullanılmış olan cam aynıdır. Bu nedenle, taş ve bazen de fayansdan yapılmış paletler de olduğu gibi, bunların da Fenikeli ustalar tarafından üretildikleri tahmin edilmektedir.

    Her ne kadar bu kapların tutarlı bir grup oluşturdukları ve kronolojilerinin de iyi tanımlandığı uzun zamandan beri kabul edilmekteyse de, bu kapların kesin üretim yerleri hakkında ortak bir görüş bulunmamaktadır. Bu endüstrinin Fenike'ye veya Nimrud parçalarında olduğu gibi Asur saraylarında çalışan Fenikeli ustalara arfedilmesi gereklidir. Böylece Fenikeli ustaların Demir Çağ cam üretiminde oynadıkları önemli rol de ortaya konmuş olmaktadır. Çeşitli merkezlerden ve sistemlerden derlenmiş olan Fenike cam sanatı, değişik pazarlar için lüks cam eserler üreten Fenikeli cam ustalarının kabiliyetinde son şeklini almıştır.

    Klasik Dönem

    MÖ 6. ve 1. yüzyıllar arasında üretilmiş cam eserler arasında en büyük payı, iç kalıplama yöntemiyle üretilmiş kaplar almaktadır. Bunlar çoğunlukla kokulu yağlar, merhemler, parfüm ve kozmetik ürünler koymak için yapılmış küçük şişelerden oluşmaktadır. Bu şişeler ve içerikleri gündelik hayatın birer parçası olarak evlerde, kutsal mekanlarda tanrılara adak ve cenaze törenlerinde ölüyü yağlamak için kullanılmıştır. Biçim olarak Yunan kapları özellikle taklit edilmiştir; fakat parlak renkleri ve canlı motifleriyle cam şişeler her zaman ön planda olmuşlardır.

    Birbirini izleyen üç üretim dönemi saptanmıştır. Her dönemin yeni bir form grubu, süsleme motifleri, kulp biçimleri ve renk kombinasyonları vardır. Akdeniz'i çevreleyen ülkelerde yaygın olarak gözlenmelerine rağmen, kesin üretim yerleri henüz saptanamamıştır. Rodos, Kıbrıs, güney İtalya ve Fenike'nin kıyı şehirleri olası üretim merkezleri olarak önerilmiştir; ancak, özgün cam üreten birkaç merkezin varlığı daha olası gözükmektedir.

    MÖ 5. yüzyılda, balmumundan yapılmış veya balmumu sürülmüş tek parça bir dış kalıba erimiş camın dökülerek şekil verilmesi anlamına gelen "lost - wax" tekniğini kullanan yeni bir endüstri, Perslerin himayesinde üretime başlamıştır. Modellerini dönemin madeni eşyalarından kopya eden bu endüstri, çok özenle yapılmış lüks sofra takımları üretmiştir. Bunların büyük çoğunluğu renksiz camdan, kaya kristali taklit edilerek yapılmıştır. Pers Dönemine ait cam eserlerden oluşan en büyük buluntu grubu, Persepolis'de MÖ 331 yılında Büyük İskender'in Akamenid Krallığını zapt etmesi sırasında tahrip edilmiş olan sarayın hazine dairesinden ele geçirilmiştir. Diğer örnekler ise, birbirlerinden oldukça uzak ve farklı özelliklere sahip yerleşimlerden elde edilmiştir. Bu nedenle, bu endüstrinin İran toprakları içerisinde mi, yoksa batı eyaletlerinden birinde ve hatta İmparatorluğun en dış sınırında yer alan Yunan şehirlerinden birinde mi faaliyet göstermiş olduğunu belirlemek oldukça güçtür. Bununla beraber, Pers gümüş takımları ile aralarındaki yakın benzerlikler, bu endüstrinin nerede kurulmuş olursa olsun, Akamenid yöneticilerin himayesinde faaliyet göstermiş olduğunu ortaya koymaktadır.
     
  2. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Helenistik Dönem

    Helenistik Dönemde cam üreten başlıca iki önemli merkez vardır. Bunlardan ilki, Suriye sahil şeridinde bulunan şehirler, diğeri ise Mısır Ptolema Krallığının başşehri İskenderiye'dir. Suriye'de iç kalıplama yöntemiyle üretilmiş geleneksel merhem şişelerinin üretimine MÖ 1. yüzyıla kadar devam edilmiştir. Bunlara ek olarak, yine kalıplama yöntemiyle oldukça çok sayıda kase üretilmiştir. Kaseler çoğunlukla çizgi ve yiv bezelidir. Daha geç dönemlerde ise, yumrularla veya kısa kaburgalarla da bezenmişlerdir. İskenderiye'de üretilmiş olan cam eserlerin ise, daha gelişmiş bir teknikle üretilmiş ve daha zarif görünümlü olduklarını görüyoruz. Kalıplama yöntemiyle üretilmiş ve kesme yöntemiyle bezenmiş bu kaplar aynı zamanda çok değişik biçimlerde üretilmişlerdir ve sanatsal yönleri de ağır basmaktadır. Bu dönemde İskenderiyeli cam ustaları mozaik üretebilecek ve iki cam tabaka arasına altından yapılmış bir levha ("sandwich gold - glass") koyabilecek ustalığa ve bilgiye sahiptiler. Tüm bu eserler, Kanosa Grubu olarak bilinen ve MÖ 3. yüzyılın ikinci yarısına tarihlendirebilecek cam sofra takımları ile temsil edilmektedir. Bunların, antik cam üreticileri tarafından planlanarak, tam set halinde üretilmiş ilk yemek takımları olduğu iddia edilmektedir. Akamenid Dönem camlarında olduğu gibi, bu takımların üretiminde de, o günlerin seramik ve madeni eşyalarında yaygın olarak kullanılmış biçimler kopya edilmiştir. Bu dönemden başlamak üzere camın, özellikle gümüş yemek takımlarına ve kadehlere karşı daha cazip ve renkli bir alternatif olarak daha çok tanınmaya ve önem kazanmaya başlamış olduğu açıkça belli olmaktadır. Suriye ve İskenderiye'de üretilmiş olan cam eşyalar, her ne kadar, İtalya Güney Rusya ve Küçük Asya'yı içine alan geniş bir alan üzerine yayılmışlarsa da, üretimleri oldukça emek ve masraf gerektirmekteydi. Bu nedenle, cam eşyalar diğer mallarla kıyaslandıklarında her zaman için daha kıt ve pahalı mallar olarak kalmışlardır. Üretimleri de, etkin Yunan şehirlerinin zengin mensuplarının veya Helenistik Dönem kral ailelerinin himayesinde sürmüştür.

    Roma Dönemi

    Roma Dönemi cam endüstri, Helenistik cam üreticilerinden alınan ilham ve tecrübe ile kurulmuştur. Zaman içerisinde gelişerek bağımsız, yeniliklere açık ve camcılık sanatını Batı Avrupa yerleşimlerine tanıtan bir endüstri haline dönüşmüştür. Cam, bu endüstrinin gelişmesiyle bağlantılı olarak ilk defa daha ucuza ve büyük miktarlarda üretilmeye başlanmıştır. Endüstriye hız kazandıran kuvvet, cam üfleme tekniğinin tesadüfen fakat uygun zamanda bulunmuş olmasıdır. Bununla beraber, camın çok az bulunan lüks bir meta olmaktan çıkıp yaygın olarak kullanılmaya başlanması yalnızca bu teknolojik gelişmeyle açıklanamaz. Bu hızlı gelişmede bazı diğer faktörlerin de önemli rolü olmuştur. Bu faktörlerin ilki, erken İmparatorluk döneminde ticaret faaliyetlerinin, Augustus tarafından tesis edilmiş barış ortamıyla birlikte oldukça önemli derecede artmış olmasıdır. İkincisi ise, MÖ 1. yüzyılda Romalılar tarafından başlatılmış olan doğu seferleridir. Suriye'nin ilhakı ve Romalıların Filistin ve Mısır'la daha fazla ilgilenmeye başlaması, çok uzun süredir cam üreten merkezlerle direkt ilişkide bulunmalarına neden olmuştur.

    Romalıların, Augustus zamanında sivil mimaride geliştirmiş oldukları farklı mermer üslubunda olduğu gibi, değişik amaçlı cam eşya üretimi için de aşırı hevesli oldukları söylenebilir. Camı yalnızca gündelik eşyaların üretiminde değil, aynı zamanda mozaik, pano ve dış cephe kaplaması gibi dekoratif amaçlarla da kullanmışlardır. Camı, örneğin pencere camı olarak veya arkasını metal folyo ile (altın veya gümüş) sırlayıp aksedici bir malzeme olarak da ilk kullanan yine Romalılardır. Günümüzde pencere camları ve aynalar, gündelik hayatın o kadar doğal ve ayrılmaz parçaları haline gelmişlerdir ki, bugün bu keşiflerin önemli kavramamız güç olmaktadır. Ayrıca erken İmparatorluk döneminden üretilmiş olan etkileyici sofra takımları ve gündelik eşyalar da bunların değerine gölge düşürmektedir. Cam mozaikler, panolar ve pencere camları, Roma dünyasının her tarafında cam şişelerle birlikte yaygın olarak kullanılmışlardır. Kısaca, Romalılar bugün çok doğal kabul edilen camın, tüm çeşitlerini üretebilmişlerdir.

    Bu çeşitliliği bakarak, Romalıların her tür yeniliğe ve deneye hevesli olduklarını söyleyebiliriz. Bu heves ve merak ustaların mahareti ile birleşince, henüz gelişmeye başlamış olan cam endüstrisinin çok başarılı bir sanata dönüşmesine neden olmuştur. Yeni fomlar, teknikler, renkler ve süslemeler büyük bir şevkle uygulanmıştır. Romalıların bu özelliğinden, bu döneme ait az sayıdaki kaynaklarda da söz edilmektedir. Bunlardan belki de en çok bilineni Trimalchio anlatılmış olar hikayedir. Bu hikaye, bir cam ustasının İmparator Tiberius'a hediye ettiği kırılmaz cam kaseyle ilgilidir. Kırılmaz camdan yapılmış bu kasenin bir başka özelliği de, çarpma sonucu veya benzeri bir nedenle çöken veya çentiklenen kasenin bir çekiç yardımıyla eski haline döndürülebilmesidir. Bu buluşu nedeniyle İmparator tarafından kesin olarak ödüllendirileceğine inanan bu usta tam aksine kral tarafından idam ettirilmiştir. Çünkü kral, bu sırrın öğrenilip yaygın olarak kullanılmaya başlamasıyla, altının tüm değerini kaybedebileceğinden korkmuştur. Bu hikaye camın MS 1. yüzyıl başlarındaki önemini ve Romalılar'ın konuyla ilgili yeni buluşlara ve deneyimlere ne kadar açık olduklarını göstermektedir. Fakat üzülerek belirtmek isterim ki, bu olay bazı araştırmacılar tarafından Roma dünyasının teknik gelişmelere karşı duyarsız olduğu şeklinde yorumlanmaktadır. Halbuki Roma cam endüstri tarafından üretilmiş olan eserler bu görüşü çürütmektedirler.

    Roma cam endüstrisinin büyüklüğü ve karmaşık yapısı bazı önemli noktaların saptanabilmesine olanak sağlamıştır. İlk olarak cam tipleri, özellikle kaplar arasındaki farklılıkların açıkca ortaya konması gereklidir. Bu cam kaplardan bazıları, herkes tarafından da kolayca anlaşılabileceği gibi, lüks eşyalar olarak üretilmişler ve bugün olduğu gibi antik dönemde de sanatsal ağırlıklarına göre değerlendirilmişlerdir. Örneğin Kameo Camları hiç şüphesiz bu kategori içinde yer almaktadır. Bu oldukça kıymetli parçaların bazıları işlevsel olmakla birlikte, bazıları yalnızca dekoratif amaçlarla kullanılmışlardır. Bu kategorinin hemen altındaki grupta ise, oldukça özenle ürtilmiş ve dekore edilmiş sofra takımları yer alır. Kalıba üfleme tekniği ile üretilmiş ve ustası tarafından damgalanmış birçok cam eşya bu grupta yer almaktadır. Bir alt kategoride ise, daha sıradan, günlük kullanım amacıyla üretilmiş fakat buna rağmen oldukça çekici olan, depolama ve servis amacıyla kullanılmış testiler, şişeler ve yassı şişeler yer almaktadır. Son kategoride ise, büyük miktarlarda üretilmiş ve ucuza mal edilmiş parfüm şişeleri yer alır.

    Oldukça çok sayıda değişik özelliğe sahip bu mallar, cam endüstrisinin hizmet ettiği pazarların farklı özelliklerini yansıtmaktadır. Dağılımın bir ucunda Roma toplumunun yüksek sınıfına mensup müşteriler tarafından alınmış parçalar bulunmaktadır. Hatta yakın geçmişte, örneğin Portland Vazosu gibi bazı mükemmel parçaların Kraliyet ailesi için özel olarak üretilmiş olduğu tartışması yapılmıştır. Aynı şekilde Geç Roma Dönemi vasa diatretalarına örnek olarak gösterilebilecek (şu anda tahrip edilmiş durumda olan) ve çubuklar halinde kesilebilmiş Strasbourg kabı ("cage - cup") üzerinde de (MS 287 - 305) İmparator Maximian isminin bulunduğu görülmektedir. Dağılımın öbür ucundu ise, Augustus zamanında yaşamış olan Strabo'nun deyişiyle "bir bakır sikkeye alınabilecek camlar" bulunmaktadır. Aslında bu grupta yer alan bazı şişelerin kullandıktan sonra atılmak üzere üretilmiş olduklarını düşünebiliriz. Sonuç olarak, hiç tereddütsüz Roma Döneminde camın az veya çok kullanılmakta olan seramik türlerinin yerini aldığını söyleyebiliriz.

    Göz önünde bulundurulması gereken üçüncü husus endüstrinin dağılımıdır. Genel olarak kabul gören görüş Suriye, Mısır, İtalya ve Rhen Bölgesi'nde başlıca birkaç üretim merkezinin bulunduğudur. Diğer taraftan, Roma topraklarının hemen hemen her tarafında rastlanan üfleme camlar, İmparatorluğun her bölgesinde, en azından MS 1. yüzyıl sonlarından başlamak üzere, cam atölyelerinin bulunduğunu ortaya koymaktadır. Bu belirgin çelişki daha önce de anlatıldığı gibi, üretilmiş mallar arasında gruplandırmalar yapılarak önlenmektedir. Gündelik kullanılmış eşyaların büyük çoğunluğunun yerel olarak, olasılıkla gezginci ustalar tarafından geçici imkanlar değerlendirilerek üetildiği tahmin edilmektedir. Üretimin geçici olarak yapılması, bugün neden arkeolojik yerleşimlerin ancak çok azında yerleşik cam atölyelerinin bulunduğunu açıklamamıza yardımcı olmaktadır. Aynı şekilde, dağıtımlarının çok sınırlı olması nedeniyle, yaygın olarak kullanılan yöresel kapların çok değişik formlarda olduğunu görüyoruz. Basit ve çoğunlukla özensiz üretilmiş olmalarına rağmen, bunların gerek üretildikleri coğrafi bölgelere, gerekse kronolojilerine göre sınıflandırmaları oldukça zor olmaktadır. Ayrıca camın herkes tarafından sevilmesi ve talep edilmesi endüstrisinin parçalanmasına neden olmuştur. MS 3. yüzyılda Britanya gibi uzak eyaletlerde bile, küçük çapta da olsa cam endüstrisinin var olduğundan söz edebiliyoruz.
     
  3. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Çok doğal olarak kaliteli cam eserler yerleşik fabrikalarda üretilmişlerdir. Bu fabrikalardan bazılarının varlıkları, kullanmış oldukları kalıplardaki markalarla ispatlanabilmektedir. Bu gibi "ara grupta" yeralan ve yaygın olarak kullanılmış eserlerin formları ve süsleme tarzları arasındaki ince farklılıklar, bölgesel özelliklerin saptanmasında kullanılabilir. Bu eşyalar üretimden sonra, belirli bir alan üzerinde alınıp satılmış ve kullanılmışlardır. Ancak çok özel durumlarda, bu belirli alanların dışına çıktıkları görülmektedir. Herşeye rağmen, Roma camları arasındaki genel benzerlik, çeşitli üretim merkezleri arasındaki sürekli ilişkiyi ifade etmektedir. Bu ilişkiler olasılıkla İmparatorluğun bir bölgesinden diğer bir bölgesine göç eden ustalar tarafından teşvik edilmiştir. Bu konuya örnek verebilecek oldukça çok sayıda epigrafik belge vardır. Bu belgeler bir çok Suriyeli ve Mısırlı ustanın camcılık dahil birkaç farklı zanaat kolunu icra etmek üzere Batı'ya gittiklerini söylemektedir.

    Son olarak, lüks camların açıkça belli olduğu üzere bu konuda uzman olmuş çok az sayıdaki atölyelerde üretilmiş olduklarını söyleyebiliriz. Bazı kaynaklarda figürlü gümüş tabakların, geç antik dönem toplumları üst sınıf mensuplarının ilgi ve zevk birlikteliğini yansıttığı söylenmektedir. Gümüş tabaklar da olduğu gibi, lüks cam eserler de Roma toplumuna mensup soylular tarafından sahip olunmuştur. Bu kişilerin maddi çevreleri, ortak sosyal ve kültürel geçmişlerini yansıtmaktadır. Aynı zamanda, birbirleriyle oldukça benzer özelliklere sahip iki Geç Roma Dönemi cam grubu olan Kameo Camları ve vasa diatreta'ların oldukça farklı bölgelere dağılmış olduklarını görüyoruz. Bu durumu değerlendirerek, lüks camlara sahip sınıfın İmparatorluğun bir ucundan diğer ucuna serbestçe seyahat edebildikleri tartışması da ortaya konabilir. Harden tarafından uzak bölgeler arasında yapılan cam eşya ticaretiyle ilgili çalışmalar sırasında bir başka önemli nokta daha vurgulanmıştır. Bu, çok ince olarak üretilmiş çok kenarlı ve renksiz cam kaselerin ortaya çıkarılmasıdır. Bu kaseler bir alet yardımıyla kesilerek dekore edilmişlerdir.



    Antik cam eserlerin tarihi üzerine yapılmış bu kısa araştırma boyunca baskın olan tema, sanatkarları himaye eden varlıklı kimselerin oynadığı roldür. Cam, çoğu kez kralların himayesinde ve krala bağlı olarak faaliyet gösteren atölyelerde veya zengin müşterilerin gereksinimlerini karşılamak amacıyla üretilmiştir. Bununla beraber, ilk günden beri değerli taşlara ve insan eliyle yapılmış madeni eşyalara alternatif olarak üretilmiş ve kullanılmıştır. Roma Döneminden itibaren, hemen hemen tüm cam eşyaların üretiminde taş, maden ve seramik eşyalar taklit edilmiştir. Bu nedenle camın yaratmış olduğu şaşırtıcı boyutlardaki ilginin anlaşılması biraz zor olmaktadır. Her ne kadar cam, yarı değerli taşların sahip olduğu yarı şeffaflığa, pürüssüzlüğe sahipse de, onlar kadar dayanıklı değeldi. Diğer tarftan gümüşü para olarak kullanmak olası ise de, cam geçici değere sahip bir malzemedir. Ancak seramikle kıyaslandığında bazı olumlu özelliklere sahiptir. Kırıldığında toplanıp, tekrar eritilmesi ve işlenmesi mümkündür. Bunun yanı sıra camın, sıcak olduğu zaman dövülme kabiliyetine soğuduğunda ise bükülebilme kabiliyetine sahip olması, zanaatkarlara ustalıklarını sergileme olanağını vermiştir. Böylece değişik şekillerde, renklerde ve bezemede birçok parça üretilmiştir. Tatsız ve kokusuz olması nedeniyle depolama amaçlı kitaplar için de ideal bir malzemedir. Ağzı sıkıca kapandığında içine konmuş malzemeyi oldukça uzun bir süre muhafaza etmektedir. Diğerleriyle mukayese edildiğinde daha hafif olan camın aynı zamanda işlenmemiş olarak, bitirilmiş olarak veya ufak parçalar halinde nakil edilebilmesi de mümkün olmaktaydı. Tekrar eritilip kullanılmak üzere bekleyen cam kırıntılarının aslında çok az değeri vardır; fakat yetenekli cam üreticilerinin ellerinde ticari ve kullanım değeri yüksek olan cam eşyalara dönüştürülmekteydiler. Antik Dönemde ticarete konu olan cam, bu nedenlerle bazı özel amaçlara hizmet etmekteydi ve örneğin değerli madenlerin taşınmasında söz konusu olan bazı tehlikeler cam için geçerli değildi.

    Camın keşfi, insanoğlunun bu malzemeyi kullanarak hayal edilebilen her biçimde ve sayısız amaca yönelik eşyalar üretmesine olanak sağlamıştır. Tüm antik çağ boyunca camın çok cazip bir malzeme olarak karşımıza çıkmasının nedeni, hiç şüphesiz bu pratik özelliklerinden kaynaklanmaktadır; fakat aynı zamanda insanoğlu tarafından keşfedilmiş yapay bir malzeme olmasıyla da ilişkilendirilebilir. Camın sırrı hammaddeyi ürrettikten sonra buna çekici, fakat oldukça da kullanışlı bir biçim verebilecek uzman yeteneklere gerek olmasında yatmaktaydı. Roma Döneminde cam üfleme tekniğinin geliştirilmesi, bu özgün endüstrinin ürünlerine sokaktaki adamın da ulaşmasını sağlamıştır. Böylece cam lüks bir malzeme olmaktan çıkmıştır; ancak varlıklı kişilerin kaliteli parçalara karşı olan beğenisi süregelmiştir. Bu nedenle camın toplumsal sınıf farklarını ortadan kaldıran önemli bir malzeme olduğu söylenebilir. Camın Roma Dönemine tarihlenen tüm arkeolojik yerleşimlerde bulunması, Roma imparatorluğunun birbirinden tamamen farklı coğrafi bölgeleri ve sosyal öğeleri arasındaki açığı kapamadaki rolünün en iyi kanıtıdır.
     
  4. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Cam İmalatı

    Şimdi Cam'ın imalatına bakalım :
    Kum ya da kumun çeşitli alkalilerle karışımını ergitmek suretiyle meydana gelen sert, saydam ya da az çok saydam olan, gayrimuntazaım şekillerde, çabuk kırılabilen bir madde.

    Tarih: Camın yapay olarak elde edilmesinin başlangıç tarihi kesin olarak belli değildir. Tabii cam özelliğini taşıyan ve "oksidiyen" denen maddenin ilerlemiş medeniyetlerde sus eşyası, ayna gibi amaçlarla kullanıldığı bilinmektedir. Fakat, suni olarak ve bugünkü anlamı ile camın ne zaman elde edildiği, ne zamandan itibaren kullanılmaya başlandığı kesin olarak bilinmemektedir. Cam yapımının başlangıcı çeşitli söylentilere dayanmakta, bu söylentilerin başlangıcı da Fenikelilere kadar ulaşmaktadır. Romalı Pliniusun anlattığı bu söylentiye göre, Fenikeli gemiciler, kumluk bir sahilde yemeklerini güherçile ile pişirirlerken, kum ve güherçilenin beraber erimesiyle, o zamana kadar bilinmeyen saydam bir sıvının ocaktan sızdığını görmüşlerdir. Cam, bu tesadüfün sonucu bulunmuştur.

    Modern camcılık, Haçlı Seferlerinin etkisi ile Bizans İmparatorluğunun çökmesi sonucu XI. yüzyılda Venedikte gelişmeye başlamıştır. Venedik, dörtyüz yıl kadar Avrupada cam sanayiinin merkezi olmuştur. Bundan sonra cam sanayiinde önemli ilerlemeler olmuş, Avrupa'da kısa zamanda bir çok cam fabrikaları kurulmuştur. 1615 te cam sanayiinde odun yerine kömür kullanılmaya başlanması, XVII. yüzyılın sonlarında billur camın yapılması ve XIX. yüzyıl da optik camın keşfedilmesi, cam sanayiinin gelişmesini hızlandırmış ve cam teknolojisinin esasları hakkında sağlam sonuçlara varılmıştır.

    Türklerde camcılık: Türkler camı, Anadolu Selçukluları zamanından itibaren kullanmaya başlamışlardır. Fakat Türklerdeki cam sanayii, asıl XVI. yüzyıldan itibaren büyük gelişmeler kazanmıştır. Bununla beraber modern anlayışta ilk cam fabrikası ancak Cumhuriyetin ilânından sonra 17 Şubat 1934 te kurulmuştur. İstanbul'da Paşabahçe'de kurulan Şişe ve Cam Fabrikası kaydettiği önemli gelişmelerle şişe ve züccaciye eşyası süs eşyası yapımında önemli ilerlemeler sağlamış ve Türkiye'nin cam ihtiyacının Çayırova'da kurulan yeni fabrika ile birlikte büyük ölçüde karşılar bir duruma gelmiştir.

    Cam yapımı: Cam yapımı, gerek kullanılan maddeler gerekse camın kullanılacağı amaçlar bakımından özellikler gösterir. Başlıca şu safhalarda olmaktadır.

    1 - Ham madde hazırlanması: cam yapımında kullanılan ham maddeler yapılacak cama göre değişmektedir. Bunlar, camlaştırıcı özelliği olan (silis, boroksit), sabitleştirici özelliği olan (kireç, magnezyum oksit), eritici özelliği olan (soda, potas) gibi esas maddelerle matlaştırıcı, renk verici, renk giderici maddelerden ibarettir. Bu maddeler, yapılacak cam cinsine göre belli oranlarda harman edilerek tartılır, karıştırılır ve eritilmek üzere fırınların silolarına yollanır.

    2 - Cam fırınları ve eritilme: Elde edilen harman, yüksek sıcaklık veren fırınlarda (1500°C) kömür, mazot gibi yakıtlar aracı ile ısıtılır. Bu sıcaklıkta ergiyen ham madde, "eritme havuzun"dan, sıcaklığı l.200°c ye kadar düşen "çalışma havuzu" na gönderilir.

    3 - Camın soğutulması ve işlenmesi: Çalışma havuzunda bulunan cam hamurundan, türlü metotlarla cam ürünleri elde edilir. Fakat henüz sıcak olan bu ürünlerin çatlayıp kırılmaması için soğutma yavaş yavaş ve çok dikkatle yapılır.

    Cam hamurunun işlenmesi, eskiden 1,5 metre uzunluğundaki borularla ve üflemek suretiyle yapılırdı. Bu boruların üflenecek kısımlarında tahta bir ağızlık bulunur, çalışma havuzundan alınan cam hamuru üflenerek hafifçe şişirttir ve daha sonra kalıp içine konularak içi boş olan cama, istenen şekil verilirdi. Fakat bugün cam, en çok kullanılan bir madde olması ve süs eşyası olmaktan çıkması sebebi ile bu usul bırakılmış bunun yerine özel makineler kullanılmağa başlanmıştır. Bu özel makinelerle cam hamuruna istenen şekiller verilebilmektedir.

    Cam çeşitleri: Camın kullanılma araçlarına göre, bileşimlerindeki maddelerden bazılarının değişmesi ile birçok çeşitleri meydana getirilmiştir. Bunların başlıcaları şunlardır: Pencere camı, şişe camları, kristal camlar, optik camlar, renkli camlar, buzlu camlar, telli camlar, emniyet camları, dışardan içeriyi göstermeyen camlar, ısıya dayanıklı camlar, ayna camları. Pencere ve şişe camları hammaddeleri, genel olarak soda, kireç ve kum kanşımından ibarettir. Billur ve kristal camlar, içinde, cam için gerekli ham maddelerden başka kurşun bulunan camlardır. Renkli camlar, soda, kireç, silis gibi ham maddelerin harmanına renk vermeye yarayan bazı metal ya da metal oksitleri katılmak suretiyle elde edilir. Buzlu camlar, ya cam yüzeyine çok ince kum tanelerinin püskürtülmesi ile ya da cam bileşimine fosfatlar, flörürler katılması ile elde edilir. Telli camlar, düz bir yüzey üzerinde bulunan cam levhaya sıcak bir tel ağının bir merdane yardımı ile iyice bastırılması sonucu elde edilir. Emniyet camları, iki cam levha arasına saydam olan plâstik bir maddenin yerleştirilmesi ile elde edilir. Dışardan içeriyi göstermeyen camlar, bir yüzeyleri çok ince gümüş tabakası ile kaplanması sonucu elde edilir. Böylece karanlık bir odadan aydınlık bir yere bakılınca cam hafif mavimsi ve saydam görünür, aydınlıktan bakıldığında bir ayna görünüşünü alır.
    Ayna camları; cama, kalay klorid eriyiği, nişadır, gümüş nitrat eriyiği ve Roşel tuzu eriyiğinden meydana gelmiş bir sıvının dökülmesi ile yapılır.
     
  5. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Cam Özellikleri

    Camı oluşturan ana maddeler

    Adi camın bileşimine giren üç grup madde vardır. Bunlar cam haline gelebilen oksitler, eriticiler ve stabilizatörler denilen maddelerdir. Camın bileşimine giren bu maddeler kum-soda-kireç olarak da adlandırılabilirler. Adi camın bileşimine giren maddelerin dışında cama önemli özellikler kazandıran ve üretimde bazı yararlar sağlayan yardımcı bileşenler vardır.
    Camlaşma özelliği olan bu maddeler genelde ağ oluşturan bazı oksitlerdir. Kuvars kumu bunların başında gelir. Ağ oluşturan oksitlerin en önemlileri ise SiO2, B2O3 ve P2O5 (fosfor) dir.

    Eriticiler

    Ağ oluşturan ve cam haline gelebilen oksitlerin erimelerini kolaylaştırmak amacıyla cam bileşimine katılan maddelere eriticiler denir. Bu maddeler camlaşıcıların erime sıcaklığını düşürerek onların erimelerini kolaylaştırır. Özellikle 1713˚C'deki silisyumun erime derecesi 1500˚C'ye düşer. Eriticiler ağ içine girerek onu değiştirdiği için eriticilere modifikatör de denmektedir. Eriticilerin başlıcaları Na2O, K2O, Li2O dur.

    Stabilizatörler (Sabitleştiriciler)

    Stabilizatörler, camın kimyasal dayanımı, kırılma indisi, dielektrik özellikleri üzerinde etki yaparlar. Formülüne stabilizatör ilave edilmemiş bir cam su karşısında stabil özellik göstermez. Bu camlara su camı denilir. Stabilazatör olarak kullanılan maddelerin başlıcaları CaO, BaO, PbO, MgO ve ZnO dur. camlaşıcılar]ÜşŞ>
    CaO kireç taşının (CaCO3), MgO ise dolamitin (MgCO3) cam formülüne katılması ile sağlanmış olur. Bu iki maddenin ısıtılması ile bünyelerindeki CO2 çıkar ve geriye oksitler kalır. CaCO3 = CaO+ CO2 gibi.

    Yardımcı Bileşenler (İkincil Bileşenler)

    Bu bileşenler genelde adi camın formülüne girmezler, ancak değişik cam türlerinde değişik etkiler sağlamak üzere kullanılan oksitlerdir. Örneğin

    * Mangan dioksit (MnO2): Camın rengini açar
    * Arsenik (As2O3): renk verici, saflaştırıcı
    * Sülfür (Na2SO4): redükleyici
    * Potasyum nitrat (KNO3): camın saydamlığını giderir.

    BiçimlendirmeAna maddelerin hazırlanması ve eritme evrelerinden sonra sıra dinlendirilmiş cam hamurunun biçimlendirilmesine gelir. Cam malzeme, sekiz yöntemle biçimlendirilir: a) Üfleme (Şişirme) Yöntemib) Dökme-Silindirleme Yöntemic) Çekme Yöntemid) Yüzdürme Yöntemie) Presleme Yöntemif) Lif Haline Getirme Yöntemig) Köpük Haline Getirme Yöntemih) Diğer biçimlendirme yöntemleri
    Cam türleri

    Soda kalsik CamıDünyada üretilen camların %90’ı soda kalsik camıdır. Kolayca eritilebilir, ucuzdur fakat ısıl şoklara mukavemet ve kimyasal kararlılık gibi haller dışında her yerde kullanılabilir. Normal elektrik ampulü, fluoresan ampulleri, pencere camları v.b. malzemelerin üretiminde kullanılırlar. Yapısında %5 oranında CaO vardır. Kurşun Camı (Kristal Cam)Soda kalsik camında kirecin yerini PbO aldığında kurşun camı elde edilmiş olur. Yapısında %80 oranında bazı hallerde daha fazla kurşun oksit bulundurur. Kurşun oksit, camın erime noktasını düşürerek yumuşama noktasını CaO'li camlarınkinin de altına düşürür. Ayrıca cama kolay işlenebilme, ışığı yansıtma ve yayma özelliği kazandırır. Kurşun oksit miktarının %80'i geçtiği cam türü gamma ve X ışınlarından korunmak amacıyla kullanılır. Oldukça pahalı bir cam olduğu için baryum oksitli camlar kullanılır. Borosilikat CamıBorosilikat camlarının yüksek yumuşama noktası vardır. Buna rağmen, ısıl şoklara karşı büyük bir mukavemet sağlayan büyük bir genleşme katsayısı, su ve asitlere karşı çok iyi mukavemet göstermesi ve üstün elektriksel özellikleri vardır. Bu nedenlerden dolayı labuvatuar (teknik) cam olarak kullanılmaktadır. Mutfak eşyası, büyük boyutlu astronomik aynalar yapılmaktadır. Alüminosilikat Camı %20 den fazla alümin, az miktarda bor, bir miktar kireç ile çok az alkali içerirler. Ancak alkali bulunmadığı zaman camın eritilmesi ve işlenmesi zorlaşır. Yumuşama noktasının yüksek ve dilatasyon katsayısının küçük olması termometre, yanma tüpleri, alevle doğrudan temas edecek her türlü parçanın yapımında kullanılır. Silisyum Camı (%96 SiO2) %96 oranında silisyum içeren bu cam, presleme ve üfleme yöntemleri ile şekillendirme bu camlara uygulanır. Dilatasyon katsayısı küçüktür. Bu cam türü, çok saydam oluşu nedeniyle UV ışınlarını çok iyi geçirirler. Bu nedenle UV lambaları ile mikrop öldürücü özel lambaların yapımında kullanılır. Silisyum Camı (%99 SiO2)Çok saf kuvars kumunun eritici madde olmadan eritilmesiyle elde edilir. Bu camın üretimi ve şekillendirilmesi çok yüksek sıcaklıkta (1750˚C'de) olur. Bu nedenle üretilecek malzemelerin şekil ve boyutları sınırlı olmak zorundadır. Genleşme katsayısının küçük, yumuşama noktasının çok yüksek olması ve UV ışınlarını çok iyi geçirmesi gibi olumlu özellikleri vardır. Dielektrik özellikleri de iyidir. Ancak maliyetin yüksek oluşu nedeniyle eletroteknikteki uygulamaları sınırlıdır. Isıl şoklara karşı mukavemeti en yüksek camdır.
     
  6. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Cam ve Camcılık

    Saydam, sert ve çok kırılgan bir madde olan camın günlük yaşantı­mızdaki varlığına öylesine alışmışızdır ki, bizim için ne kadar önemli ve yararlı olduğu­nu çoğu kez düşünmeyiz bile. Ama insanlar ilk kez kum ve külü birlikte ısıttıklarında, ortaya çıkan bu yeni ve değişik maddenin çok değerli bir gereç olduğunu fark etmekte gecikmediler. O çağlardan bu yana insanlar cam yapımı konusunda pek çok şey öğrendi­ler ve cama değişik biçimler vererek çok kullanışlı, birbirinden güzel cam eşya yapma­nın yollarını buldular. Bu maddede önce camcılığın çağlar boyunca izlediği gelişme ve cam sanatının başlıca ürünleri anlatılacak, sonra cam yapımının teknik açıklaması ve günümüzde uygulanan yöntemler ele alına­caktır.
    Eskiçağlarda cam altın kadar değerli bir maddeydi ve cam eşyayı yalnızca krallar ile soylular kullanabiliyordu. İÖ 2000 yıllarından kaldığı anlaşılan ilk cam nesneler, kötülüğe karşı bir tılsım olarak kullanılan boncuk, nazarlık gibi küçük şeylerdir. O çağlarda zümrüt, yakut gibi değerli taşlardan biri olarak görülen camın işlenmesi ve günlük yaşamda kullanılacak bir eşyaya dönüşmesi için aradan uzun zaman geçmesi gerekti. İÖ 1500'lerde önce Mezopotamyalılar, çok kısa bir süre sonra da Eski Mısırlılar mavi, yeşil, sarı, beyaz ya da kırmızı camdan küçük kaplar yapmayı başardılar.
    Eski Mısırlılar değerli doğal taş görünü­münde cam yapma geleneğini İÖ 4. yüzyıla kadar sürdürdüler. Bunun için camı renk renk boyayıp tel gibi inceltiyor sonra bu cam telleri yan yana getirerek cam çubuklar yapıyor ve bu çubukları dilim dilim keserek hepsi aynı desende olan yuvarlak cam halkaları elde ediyorlardı. Daha sonra bu cam dilimleri yan yana dizilip ısıtıldığında eriyerek kaynaşmış bir kütleye dönüşüyordu. Bu yöntemle elde edilen ve renk renk damarlı doğal taşları andıran kalın camları ya duvarları süslemek için kullanır ya da ısıtıp kalıba dökerek kâse yaparlardı. "Mozaik cam" denen bu cam işçiliğinin eskiçağdaki en büyük merkezi İs­kenderiye idi. Bazen renkli cam çubukların içindeki desenlere çiçek biçimi verilir, bu mozaik camdan yapılan kâselere de binçiçek (millefiori) denirdi.
    Camcılık tarihinin en büyük dönüm noktası İÖ 1. yüzyılın ortalarında, büyük olasılıkla Suriyeliler'in "cam üfleme" tekniğini bulması­dır. İleride ayrıntılarıyla anlatılacak olan bu yöntemle, erimiş sıcak cama istenen her biçim verilebiliyordu. Yumuşak camı işlemekte çok usta olan Suriyeliler yaptıkları cam kapları genellikle damar gibi ince çizgiler ve benek­lerle süslerlerdi.

    Roma Cam İşçiliği
    İS yaklaşık 200 yıllarında, cam yapımındaki değişik yöntem ve üslupların kaynaştığı Roma İmparatorluğu'nun her yerinde tek tip cam yapımına başlandı. Dünyanın birçok yerinde büyük camcılık merkezlerinin kurulduğu o dönemde cam kullanımı öylesine yaygınlaştı ki, cam eşyanın egemenliği ancak 19. yüzyılda yeniden bu noktaya ulaşabilecekti. Romalılar zamanında yağ, şarap gibi sıvıları koymak için en çok şişe üretiliyor ve taşınırken yan yana dizildiğinde fazla yer kaplamaması için şişeler genellikle kare biçiminde yapılıyordu. Buna karşılık parfüm şişelerinde çok daha zengin bir biçim çeşitliliği görülür. Pencere camı ise yalnızca zenginlerin evlerine özgü bir lükstü. Çünkü cam hamurundaki istenmeyen katışkı-ları, daha doğrusu kumun içindeki mineralleri gidermek için gereken özel işlemler nedeniyle renksiz ve saydam camın maliyeti çok yüksek­ti. Bu yüzden günlük kullanım eşyası genellik­le mavi, yeşil ya da kahverengi tonlarında renkli camlardan yapılırdı.
    Romalı cam ustaları, bugün bilinen yön­temlerin çoğunu ve artık tarihe karışmış olan bazı eski teknikleri uygulayarak çok süslü cam eşya örnekleri yarattılar. Örneğin altın varakların (dövülerek çok ince katman haline getirilmiş altın yaprakların) üzerine desenler kazır, sonra bu desenleri iki cam levhanın arasına yerleştirerek sıkıştırırlardı. Ayrıca biri Victoria and Albert Museum renkli (genellikle koyu mavi), öbürü beyaz iki ayrı camdan çift katlı kaplar yapar ve üstteki beyaz camı istedikleri desene göre kesip tıraşlayarak alttaki koyu renkli camın göründüğü güzel bezemeler elde ederlerdi. Bugün Londra'daki British Museum'da bulunan Portland Vazosu bu cam işçiliğinin en ünlü örneklerinden biridir. Romalılar'ın kesme camdan yaptıkları kadehler de büyük bir ustalık ürünüydü. Bu kadehlerin üzerinde, yalnızca bir ya da iki yerinden cama tutturul­muş, tümüyle kadehin dışına taşan çok zengin bezemeler bulunurdu. Roma İmparatorluğu'nun son dönemlerin­de Almanya'da da ilk cam atölyeleri kurulma­ya başladı. Ama bu atölyelerde üretilen cam eşya Romalılar'ınkinden çok değişik, oldukça basit biçimli ve cam hamurunun içindeki demir oksitler nedeniyle yeşil renkliydi.
    İS 5. yüzyılda Roma İmparatorluğu yıkılın­ca, cam ustaları da yıkılan imparatorluğun hemen her yanına dağıldı. O dönemde Yakın­doğu'da cam işçiliği gelişirken, Avrupa'da bütün ortaçağ boyunca yalnızca küçük cam atölyeleri bu sanatı sürdürdüler. Bu atölyele­rin çoğu, eritme fırınları için gerekli odunu sağlayabilmek kaygısıyla genellikle büyük or­manların içinde kurulmuştu. 10. yüzyıldan başlayarak kilise pencerelerini süsleyen renk renk vitraylar da ilk kez bu küçük atölyeler-deki cam ustalarının elinden çıktı.
    Hafif yeşilimsi camdan, kaba içki kadehle­rinin yapımı yerel çeşitliliklerle 15. ve 16. yüzyıllara kadar sürüp giderken, o yüzyıllarda Venedik'te üretilen yeni bir cam türü yavaş yavaş bütün Avrupa'ya yayılmaya başlıyordu.

    Venedik Camı
    Renksiz cam yapmanın sırrı Avrupalı cam ustalarına kadar ulaşamadan unutulup gitmiş­ti. 13. yüzyıla doğru bu tekniği yeniden keşfeden Venedikli cam ustaları oldu. Böyle­ce bu İtalyan kentinde giderek büyüyen bir cam sanayisi doğdu. Renksiz camlar bütün Avrupa'da öylesine değer kazanmıştı ki, so­nunda İtalyanlar hem tekniklerini gizli tut­mak, hem de yangın tehlikesini azaltmak için bu cam yapımevlerini Venedik yakınındaki Murano Adası'na taşıdılar. O yıllarda cam yapımcılarına soylulara tanınan bütün ayrıca­lıklar tanınmış, ama Venedik'ten ayrılmaları kesinlikle yasaklanmıştı.
    Venedik camı renksiz, duru, saydam ve son derece pahalıydı. Bu camdan üretilen eşyanın üstü de genellikle renkli boyalardan desenler­le bezeniyordu. Bunun için, öğütülerek toz haline getirilmiş cama boya karıştırılıp ısıtı­lıyor, böylece eriyen renkli karışım kabın yü­zeyine yapışıyordu. Genellikle altın yaldızlı bir fon üzerine uygulanan bu "mine işi" ya da emaye boyalar üstelik kolay kolay dökül­müyordu. Venedikli ustalar ayrıca renkli cam yapmayı da biliyor, zümrüt yeşili ya da erguvan rengindeki bu zarif camları mine işiyle süslüyorlardı. 15. ve 16. yüzyılda Vene­dikli ustaların elinden çıkan en değerli cam eşya arasında kadehler, kâseler ve büyük sürahiler ağırlıktadır.
    Venedik camının belki de en büyük üstün­lüğü, çok çabuk sertleşmesine karşılık kolay­ca biçimlendirilebilmesiydi. 16. yüzyılın usta­ları da Venedik camının bu özelliğinden yararlanarak çok ince ve zarif yapıtlar üretti­ler. Saydam camın içine bazen mat beyaz, bazen renkli, incecik cam çubukları gömerek dantel görünümünde damarlı desenler yap­mayı başardılar.
    Ne var ki, bu ustalar cezalandırılma tehli­kesini göze alarak zamanla Avrupa'nın her yanına dağıldılar ve bütün birikimlerini gittik­leri yerlere götürdüler. Böylece 17. yüzyıldan başlayarak Avrupa'nın birçok yerinde, özel­likle Normandiya, İspanya, Bohemya, An-vers ve Liege çevresinde Venedik camı üreti­mine geçildi ve sonunda Venedik kenti bir camcılık merkezi olarak eski önemini yitirme­ye başladı.

    Kesme ve Kristal Cam
    17. yüzyılın sonlarına doğru ince ve kırılgan Venedik camı yavaş yavaş alıcıların gözünden düşmeye başlamış, İngiltere, Almanya ve Bohemya'da üretilen sağlam ve kalın camlar daha çok aranır olmuştu. Özellikle Bohemya-lı ustaların yaptığı saydam ve kalın camlar çarkla keserek bezemeye çok elverişliydi. Bu teknikte, hızla dönen metal bir çarkın keskin kenarı camın yüzeyine sürtülerek istenen kesme desenler cama işlenebiliyordu. Oysa böyle bir çarkta işlenemeyecek kadar kırılgan olan ince Venedik camlarındaki oyma desen­ler ancak elmas uçlu kalemlerle yapılabili­yordu.
    İngiltere'de George Ravenscroft adında bir cam yapımcısı, uzun denemelerden sonra 1676'da sağlam bir cam üretmeyi başardı. Kurşun camı adıyla bilinen bu çok ağır ve parlak cam Venedik camından daha duru, kesilmesi de daha kolaydı. İlk yıllarda bu camdan kalın ayaklı, ağır ve hantal kadehler yapıldı. Ama sonradan cam eşyayı ağırlığına göre vergilendirme yasası konulunca kadehler giderek hafifledi. Kurşun camından yapılan bu görece hafif kadehlerin üstü altın yaldızla, mine işiyle ya da oyma yöntemiyle bezenir, bazen ayaklarında hava kabarcıklarından ya da mat camdan oluşan sarmal damarlar bulu­nurdu. Gene de bu parlak İngiliz camı için en uygun bezeme kesme yöntemiydi. Bu teknik­te camın dış yüzü tıpkı bir elması tıraşlar gibi çok sayıda küçük düz yüzey (faseta) oluşacak biçimde kesilir; böylece üzerine ışık vurduğu zaman kesme cam doğal bir mineral kristali gibi ışıltılar saçar. Günümüzde, kesme ve oyma işçiliğiyle bezenmiş çok değişik nitelik­teki parlak, renksiz bütün cam eşyaya kristal denirse de, gerçek ve en değerli kristal eşya Ravenscroft'un geliştirdiği kurşun camından yapılanıdır. 18. yüzyılın ikinci yarısında İngil­tere ile İrlanda'da çok yaygınlaşan ve Avru­pa'da geniş bir alıcı kitlesi bulan kesme kristal cam, 19. yüzyılın ortalarına doğru çağın genel beğenisine uyarak yerini başka yöntemlerle bezenmiş yeni camlara bıraktı.
    19. yüzyılda çok tutulan iki yeni cam işçiliği, bu alanda henüz bir yüzyıllık geçmişi olan ABD'de doğdu. Bunlardan biri, 1825'te Massachusetts'teki Sandvvich'te bir cam atöl­yesi kuran Deming Jarves'in geliştirdiği presle kalıplanmış cam tekniğiydi. İkincisi de, Art Nouveau (Yeni Sanat) Akımı'nın ABD'deki öncülerinden Louis Comfort Tiffany'nin 1880'lerde yaptığı, metal parlaklığındaki renkli camlardı. "Favrile" adıyla bilinen ve Art Nouveau üslubundaki kıvrak, dalgalı çiz­gilerle bezenmiş olan bu parlak yüzeyli cam özellikle abajur ve vazo yapımında kullanıldı. New York eyaletindeki Corning'de kurulan Steuben Glassworks'un son derece katışıksız hammaddeden ürettiği çok duru cam eşya ise, ABD'deki camcılığın 20. yüzyıldaki en iyi ör­neklerindendir.

    Türk Cam İşçiliği
    Anadolu'nun çeşitli bölgelerinde yapılan ka­zılarda ortaya çıkarılan ve Türk dönemine tarihlendirilen en eski cam işleri Artuklu ve Selçuklu camlarıdır. Diyarbakır'daki Artuklu Sarayı'nda birinin üzerine ejder figürü işlen­miş mozaik cam küpler bulunmuştur. Konya'daki Kubadâbad Sarayı kazılarında da Anadolu Selçuklularından kalma, "filgözü" denen bombeli ve yuvarlak pencere camları ile kadeh, tabak gibi renkli cam eşya çıkarıl­mıştır. Üfleme yöntemiyle yapılmış olan bu cam eşyanın üstü altın yaldız ve mine işi desenlerle bezelidir.
    Osmanlı döneminde de gelişmiş bir cam sanayisinin var olduğu çeşitli belgelerden ve elyazması kitaplardaki minyatürlerden anlaşılmaktadır. Topkapı Sarayı'nda bulunan ve III. Murad dönemine ait olan Surname-i Hümayun'daki minyatürlerde cam üfleyen ustaların geçişi resmedilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nda devlet eliyle desteklenen cam işçiliğinin merkezi İstanbul' du ve bu atölyeler Eğrikapı, Tekfur Sarayı gibi belirli yerlerde toplanmıştı. 18: yüzyılda, III. Mustafa zamanında bütün şişe ve cam atölyeleri Tekfur Sarayı içine alındı. Bu atöl­yelerde kullanılan beyaz kumun Yedikule yakınlarındaki Kumboğazı'ndan getirildiği sanılmaktadır.
    Osmanlı cam işçiliği 19. yüzyılda büyük bir canlanma göstererek en parlak dönemlerin­den birini yaşadı. Bu gelişmenin başlıca odağı Beykoz atölyelerinin kuruluşudur. Bu atölye­lerden ilkini, Venedik'te opal cam yapım tekniğini öğrenerek İstanbul'a dönen Mevlevi dervişi Mehmed Dede'nin III. Selim zama­nında açtığı sanılıyor. Beykoz atölyelerinde üretilen gülabdan, ibrik, laledan, şekerlik, kâse, tabak, sürahi gibi cam eşya renkli, renksiz ya da opal camdan üfleme tekniğiyle yapılmış, kesme, yaldızlama ve mine işiyle bezenmişti. Bu atölyelerin en güzel ürünleri arasında, gene renksiz, renkli ve opal cam karışımından yapılan çizgili desenli çeşmibülbüller sayılabilir. Farsça'da "bülbül gözü" anlamına gelen çeşmibülbül adının nereden kaynaklandığı tam olarak bilinmiyor. Belki camın içindeki çizgiler bülbülün gözündeki harelere benzetilmişti, belki de atölyenin bulunduğu mahallenin adı çeşmibülbüldü. Bu yapım tekniğinde renkli ve beyaz opal çubuk­lar saydam cama gömülür, böylece düz ya da sarmal çizgili çok zarif desenler elde edilirdi. Çeşmibülbül yapımında, üfleme piposu denen ve içi oyuk olan ince bir çubuk önce erimiş haldeki renksiz cama daldırılır ve çevrilerek ucunda yeterince cam toplanır. Potadan çıka­rılan bu sıcak cam dışarıda biçimlendirilir ve içinde renkli cam çubukların dizili olduğu kalıba batırılıp üflenerek çubukların sıcak cama yapışması sağlanır. Daha sonra pipo yeniden potaya daldırılıp renkli çubukların üzerine renksiz cam sarılır ve pipo döndürüle­rek yeniden üflenir. Böylece renkli çubuklar saydam ve renksiz iki cam katmanı arasında kalmış olur.
    Osmanlı cam sanayisindeki son girişim Saul Modiano adlı bir Musevi'nin 1899'da Paşa-bahçe'de bir cam fabrikası kurmasıdır. Avru­pa'dan ithal edilen camların rekabeti karşısın­da uzun süre dayanamayarak kapatılan bu fabrikayı, 1935'te gene Paşabahçe'de kuru­lan. Cumhuriyet döneminin ilk cam fabrikası izledi. Üretiminde çağdaş modellerin yanı sıra çeşmibülbül gibi eski cam işçiliğinden örnek­lere de yer veren bu fabrikanın ürünleri Türkiye için önemli bir döviz kaynağıdır. Türkiye Şişe ve Cam Fabrikaları AŞ ayrıca 1961'de Çayırova, 1969'da Topkapı, 1980'de Sinop, 198l'de Trakya, 1984'te Kırıkkale cam fabrikalarını kurarak üretimini çeşitlendirmiştir.

    Cam Nasıl Yapılır?
    Mezopotamyalılar ile Eski Mısırlılar kum ve kül karışımının birlikte ısıtıldığında sert, say­dam ve kırılgan bir maddeye dönüştüğünü fark etmişlerdi. Bu yöntemle camın oluşabil­mesi için, kuma karıştırdıkları külde çok bol miktarda soda (sodyum karbonat) ya da potas (potasyum karbonat) bulunması gerekir; bu külleri büyük olasılıkla bazı deniz bitkilerini yakarak elde etmişlerdi. Tarihin bu ilk "cam yapımcıları" çok geçmeden, camın sıcakken kolayca biçimlendirilebilecek kadar yumuşak ve akıcı bir madde olduğunu, soğuduğunda ise toz halinde öğütülebilecek kadar sertleşti­ğini anladılar. İÖ 1500'lerde, sıcak camı ip gibi incelterek çamurdan bir kalıbın çevresine dolamayı ve birbirine kaynaşan cam ipler sertleşince bu kalıbı kırıp çıkararak değişik bi­çimlerde kaplar yapmayı öğrendiler. Suriyeli cam ustalarının bulduğu üfleme tekniği ise camcılık tarihinde çok ileri bir adımdı. Bu us­talar, çamurdan bir kalıbın çevresine camı ip gibi sarmaktansa, içi boş bir demir çubuğun ucunu sıcak cam kütlesine batırıyor ve delik­ten üfleyerek camı balon gibi şişirebiliyorlardı.
    Yüzlerce yıl önce cam yapımında kullanılan temel hammaddeler neyse bugün de hemen hemen aynıdır. Yalnız bugün, eklenen her maddenin cama ne gibi özellikler kazandıra­cağı biliniyor ve hammaddelerin türünde ya da oranında küçük değişiklikler yapılarak çok değişik nitelikte camlar üretilebiliyor. Camın değişmeyen temel maddesi silisli, yani silis­yum dioksitli kumdur. Bu kuma katılan öbür maddelerin niteliğine göre soda camı, potas camı ya da kurşun camı diye adlandırılan de­ğişik cam türleri yapılabilir. Günümüzde üre­tilen camların çoğu kum, soda (sodyum kar­bonat) ve kireçtaşından (kalsiyum karbonat) oluşan soda camıdır. El yapımı zarif kristal eşya ve sofra takımlarının, mercek, prizma gi­bi optik camların yapımında ise kum, kurşun oksit ve potastan (potasyum karbonat) oluşan kurşun camı kullanılır. Mutfak ve laboratu-varlarda kullanılan, payreks ticari adıyla tanı­dığımız ateşe dayanıklı borosilikat camları da kum, soda ve borakstan üretilir.
    Cam yapımında ilk adım, hammadde karı­şımını içindeki bütün maddeler eriyip birbi­riyle kaynaşıncaya kadar ısıtmaktır. Eskiçağ­larda bu eritme işi, odun ocaklarının üzerine oturtulan kil kaplarda yapılırdı. Oysa bugün genellikle mazot, gaz ya da elektrikle ısıtılan özel eritme fırınları kullanılır. Hammaddele­rin oranına göre 13Ü0°C ile 1500°C arasında ısıtılan karışım eridiği zaman macun kıvamın­da bir cam hamuruna dönüşür. Bu sıcak ha­mura istenen biçim verildikten sonra, camın soğurken gerilerek kopmasını ya da kırılması­nı önlemek için yavaş yavaş soğutulması, yani tavlanması gerekir. Tavlama fırını uzun bir tünel biçimindedir; cam eşya bu tünelden ge­çirilirken sıcaklık derece derece, öylesine ya­vaş düşürülür ki, camın soğuması açık havada kendi kendine soğumasından çok daha uzun bir süre alır.
    19. yüzyılın sonlarına kadar hemen her çe­şit cam eşya el işçiliğiyle üretilirdi. Oysa bu­gün, bazı özel parçalar dışında, bütün cam iş­leri çok hızlı makinelerde seri üretimle yapı­lır. Ama her iki yöntemde de model tasarımı çok önemlidir. El işçiliğinde cam ustası mode­li önceden tasarlamış olsa bile yapım sırasında değiştirebilir. Makine üretiminde ise model tasarımı mutlaka önceden yapılır ve üretim sırasında değiştirme şansı yoktur.

    Biçim Verme ve Bezeme
    Camı üfleme yöntemiyle biçimlendirmede, üfleme ustası demirden yapılmış ince uzun ve içi boş bir boru olan üfleme piposunu ya da çubuğunu potadaki sıcak cama daldırarak, pi­ponun ucuyla gerektiği kadar erimiş cam alır. Bu camı önce demirden bir masanın üzerinde yuvarlayarak küre biçimine getirir. Sonra bir yandan ağız deliğinden üflerken bir yandan da pipoyu kendi ekseni çevresinde döndüre­rek, ucunda şişen cam balona istediği biçimi verir.
    Bu yöntemle yapılan cam eşya tavlandıktan sonra, genellikle, üzerine aşındırıcı toz kap­lanmış metal bir çarka tutularak kesme tekni­ğiyle bezenir. Bazen de kum püskürterek, asit banyosuna daldırarak ya da çok sert ve sivri uçlu bir kalemle oyarak üzerine istenen de­senler işlenir.
    Erimiş camı, istenen biçim ve büyüklükteki bir kalıbın içine üflemenin çok daha kolay bir yöntem olduğu Romalılar zamanından beri biliniyordu. 19. yüzyılın ortalarından başlaya­rak şişe ve kavanoz yapımını daha da kolay­laştırmak için birçok makine tasarımı gelişti­rildi. Günümüzde hemen hemen bütün şişe ve kavanozlar otomatik makinelerde üretilir. Bir kalıbın içine akıtılan erimiş cama basınçlı ha­va uygulandığında cam kolayca kalıbın biçi­mini alır. Aynı yöntem cam boruların, su, şa­rap ve çay bardaklarının yapımında da kulla­nılır. Bugün dakikada 1.000 elektrik ampulü üretebilecek kadar hızlı çalışan makineler vardır.
    Tabak, kâse, fırın tepsisi gibi geniş ağızlı cam mutfak kapları ise genellikle presleme yöntemiyle biçimlendirilir. Bu makinelerde biri kabın dışını, öbürü içini biçimlendirecek olan iki ayrı kalıp vardır. Bazı kapların iki yarısı ayrı ayrı kalıplanır, sonra sıcakken bir­leştirilir.
     
  7. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Cam ve Camcılık

    Düz Cam
    Düz cam ya da pencere camı eskiden elle ya­pılır ve iki ayrı yöntem uygulanırdı. Bunlar­dan ilki, 3-4 kilogramlık erimiş bir cam kütle­sini bir çubuğun ucuna takıp, yaklaşık 1,5 metre çapında yuvarlak bir "tepsi" haline ge­linceye kadar hızla döndürmeye dayanıyordu. Crown yöntemi denen bu teknik gerçekten büyük bir dayanıklılık ve beceri gerektiriyor­du. Çünkü ustanın eli kayşa ya da döndürme hızı bir an için bile değişse cam düzgün bir yuvarlak olmaktan çıkıyordu. Böyle bir aksi­lik olmazsa, dairesel cam levha soğuduktan ve ortasındaki demir çubuk çıkarıldıktan sonra istenen boyutlarda kesiliyordu. Ama camın tam ortasında, çubuğun bıraktığı yuvarlak bir iz her zaman kalıyordu.
    Bu yöntemle üretilen cam sertleşmeden ön­ce hiçbir yüzeye değmediği için çok pürüzsüz oluyordu; ama dairesel levhadan ancak küçük boyutlarda düz cam kesilebiliyor, üstelik orta­daki çubuk izi kalın ve mat olduğu için kesip çıkarmak gerekiyordu. Bu yüzden, nitelikli crown camı özellikle mercek, prizma gibi op­tik camların yapımında kullanıldı.
    Silindir yöntemi denen öbür geleneksel yöntem daha büyük, en az 1 nr'lik düz cam üretmeye elverişliydi. Bu yöntemde, cam üf­lenerek önce bir balon oluşturulur, sonra yas-sıltılarak büyük bir silindire dönüştürülür. Uçları kesilip ayrılan silindir soğumaya bıra­kılır; sonra yan kenarı boylamasına kesilip açılarak özel bir fırında yeniden ısıtılır ve pü­rüzsüz bir yüzeye yayılarak iyice düzleştirilir. Bu yöntemin 1930'Iarda makinelerle uygulan­maya başlaması 450 kg ağırlığında ve 12 metre uzunluğunda silindirlerin yapılmasına olanak verdi. Silindir yöntemiyle üretilen levha cam'ların yüzeyi çok pürüzsüzdür; ama genel­likle lunaparklardaki devaynaları gibi görün­tüyü biraz çarpıtır.
    19. yüzyıldan başlayarak, hem görüntüyü çarpıtmayan hem yüzeyi pürüzsüz olan büyük boyutlarda düz cam üretmek için çok çeşitli yöntemler denendi. Bunlardan özellikle ikisi, düşey çekme yöntemi ile haddeleme yöntemi, yerlerini yeni bir üretim tekniğine bırakıncaya kadar çok uzun yıllar uygulanmıştır.
    Düşey çekme yönteminde, demirden bir çubuk erimiş cam havuzuna daldırılarak yukarı çekilirken, çubuğa yapışmış olan cam eriyiği süzülerek aşağıya doğru akar. Bu arada soğu-***** sertleştiği için düşey bir cam katmanı oluşur. Tavlama kulesine doğru çekilerek dö­ner merdanelerin arasına giren cam katmanı, istendiği kadar inceltilip tavlandıktan sonra kesme bölümüne gider ve istenen boyutlarda kesilir. Bu yöntemle elde edilen düz cam pü­rüzsüzdür, ama genellikle görüntüyü çarpıtır.
    Haddeleme yönteminde ise sıcak cam önce eğimli bir tablaya dökülür, sonra merdanele­rin arasından geçirilerek istenen kalınlığa ge­tirilir. Ama sıcakken tablaya ve merdanelere sürtündüğü için yüzeyi oldukça pürüzlüdür. Bu nedenle üretimin son aşamasında taşlanıp perdahlanması gerekir. Bu yöntemle üretilen camlara, bir tablaya döküldüğü için dökme cam, merdanelerin arasından geçirildiği için de haddelenmiş cam denir. Banyo penceresi ya da duş kabini camları gibi saydam olması gerekmeyen, hatta yüzeyinin özellikle pürüz­lü ya da desenli olması istenen camların yapı­mında haddeleme yöntemi bugün de sık sık uygulanır. Camın yüzeyine özel bir desen vermek istendiğinde, bu deseni merdanelerden birinin üstüne oymak yeterlidir. Ayrıca, ara­larına ince bir tel örgü yerleştirilmiş iki cam levhayı merdanelerden aynı anda geçirerek telli güvenlik camları da yapılabilir.
    1950'lerde İngiltere'de geliştirilen "yüzdür­me cam yöntemi" bütün bu yöntemlerin sa­kıncalarını giderdiği için son yıllarda öbür üretim tekniklerinin yerini almıştır. Çünkü bu teknikle üretilen cam hem görüntüyü çarpıt­maz, hem de yüzeyi levha cam kadar pürüz­süz olduğu için ayrıca taşlama ve perdahlama gerektirmez.
    Yüzdürme tekniğine bu üstünlüğü sağlayan erimiş kalay banyosudur. Çok yüksek sıcak­lıkta eritilen cam hamuru bu kalay banyosuna akıtılır. Bu banyonun yüzeyinde sürekli bir şerit halinde akarak yüzerken, camın içindeki katışkılardan kaynaklanan bütün pürüzler de eriyerek yok olur. Eriyik halindeki kalayın yüzeyi son derece düzgün olduğu için, yüzen cam da çok düzgün bir katman oluşturur. Bu arada banyonun sıcaklığı yavaş yavaş düşürülür ve cam iyice soğuduktan sonra tavlanarak istenen boyutlarda kesilir. Özellikle vitrin, pencere ve ayna camı gibi çok büyük boyutlu cam levhaların ve görüntüyü çarpıtmaması gereken bütün özel camların yapımında en ekonomik yol yüzdürme yöntemidir.
    20. yüzyılda yalnızca sanayi ve bilim alanın­da değil günlük yaşamda da cam kullanımı çok büyük ölçüde arttığı için çok değişik amaçlara yönelik yeni cam türleri geliştiril­miştir. Darbeye dayanıklı kırılmaz camlar, çok yüksek sıcaklıklarda bile erimeyen ateşe dayanıklı camlar, cıva ve sodyum gibi çok ak­tif elementlerle bile kimyasal tepkimeye gir­meyen özel camlar, gözleri güneş ışınlarının zararlı etkilerinden koruyan polaroit gözlük camları cam teknolojisinin sunduğu yeni ola­naklardan yalnızca birkaçıdır.
     
  8. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Cam ve Cam imalatı

    Cam sözlüklerde soğuk bir ifadeyle ‘‘amorf bir nesne’’ olarak tanımlansa da, elmas kadar parlak, opal kadar ateşli, gökkuşağı kadar renkli, örümcek ağı kadar hafif ve narin ya da 20 ton ağırlığında bir ayna kadar büyük, yumurta kabuğu kadar kırılgan, ya da çelik kadar sert olabilir. Doğrusunu söylemek gerekirse cam ‘‘alışılmadık’’ bir malzemedir. Camsız bir dünyayı düşünmek bilim ve uygarlığın olmadığı bir dünyayı düşünmekle aynıdır. Günümüzde bilim zamanı ölçmek için kum saati, hastalıklara sebep olduğuna inanılan kötü ruhlardan ya da bakışlardan korunmak için nazarlık kullanmaktan çok ileridedir. Cam, bilim yolculuğunun her adımında ona eşlik etmiştir.
    Çağdaş yaşamın vazgeçilmez bir malzemesi olan cam, genel olarak; kristallenmeden katı hale soğutulmuş bir inorganik ergime ürünüdür. Dünün, bugünün ve yarının ürünü olma özelliği taşıyan cam, günlük yaşamımızda olduğu kadar yüksek teknoloji alanlarında da vazgeçilmez bir materyaldir.
    Camın insan tarafından kullanımı yazılı tarihten daha öncelere gider. Tarih öncesi insan her ne kadar camın nasıl oluşturulabileceğini bilmese de, doğada bulunduğu volkanik camı okunun ucuna bağlayarak etkisini arttırmada ve kesici aletler yapımında kullanılmıştır.
    İnsan tarafından üretilen ilk camların M.Ö.2500 yıllarında Mısır ve Mezopotamya'da yapılan boncuklar olduğu düşünülmektedir. İlk cam kalıpların M.Ö.1500-1350 yılları arasında yapıldığı varsayılmaktadır. Camın şekillendirilmesi ile ilgili ilk büyük keşif, belki de şişirme çubuğunun (demirinin) keşfi olmuştur. Bunun M.Ö.200 yıllarında Babil'de gerçekleştirildiği sanılmaktadır. Şişirme çubuğu sayesinde insan nefesini ve el becerisini kullanarak cama istediği şekli verebilme imkanını elde etmiştir. İşte insanoğlunun o yıllarda tanıştığı cam, günümüze kadar, birçok alanda kullanılan bir madde olarak yaşamdaki yerini almıştır.
    Daha önceleri küçük potalarda ergitilirken, 19. ve 20. yüzyılın başından itibaren teknolojide gerçekleştirilen gelişmeler sayesinde günümüzde günlük kapasitesi 1000 tona varabilen sürekli tank fırınlarında ergitilmektedir. Böylesi önemli bir madde olan camın arkasında güçlü bir endüstri olması kaçınılmazdı.
    Gerek dünyada gerek ülkemizde güçlü bir cam endüstrisi doğdu. Örneğin, Türkiye'de cam endüstrisi denince, Türkiye cam pazar payının büyük bölümünü elinde bulunduran Şişe-Cam A.Ş. akla gelmektedir.
    2. CAMIN HAMMADDELERİ
    2.1. Kuvars
    Kuvars SiO2 bileşiminde sertliği 7, özgül ağırlığı 2.85 gr/cm3, ergime sıcaklığı 1785 oC olan, yerkabuğunda en yaygın minerallerden biridir. Saydam veya mat, renksiz veya beyaz, kırmızı, pembe, mavi, mor gibi çeşitli renklerde kuvars vardır. Kristallerinin büyüklüğü bakımından iri kristalli olanlar: Dumanlı kuvars, Morion, Venüs saçı, Ametist, Neceftaşı; kriptokristalin olanlar: Akik, Kalsedon, Çakmaktaşıdır.

    Kuvars jenetik olarak: 1- Magmatik, 2- Metamorfik, 3- Sedimanter kökenlidir. Doğada fay ve çatlaklarda filon halinde bulunur. Ayrıca cevher yataklarında gang minerali olarak rastlanır.
    Kuvarsın kristal yüzeyleri cam parıltılı, kırılan yüzeyleri ise yağ parıltılıdır. Saydam olduğu gibi saydam olmayanlarda bulunur. Renksiz, beyaz, kırmızı, pembe, kahverengi, mavi, mor, siyahımsı ve daha başka renk nüanslarda bulunur. Kolay kırılır, kırılma yüzeyi midye kabuğu şekilli veya yongamsıdır. Kuvarsın çift kırılması küçük ve pozitiftir. Kuvarsın içinde kapanmış (inklüzyon) yabancı cisimler katı olduğu gibi sıvı ve gaz halinde de bulunabilir. Bunlar kuvarsın kimyasal özelliğini etkiler. Yalnız HF de çözünür.

    2.2. Kuvarsit
    Kuvarsit; genel olarak kuvars kumu tanelerinin, silisten meydana gelmiş bir çimento ile birbirlerine çok sağlam şekilde bağlanmalarıyla oluşmuş bir kayaç olup, sedimanter ve metamorfik olmak üzere 2 çeşidi mevcuttur.

    Kuvarsitin kimyasal bileşimi, kuvars, kumtaşı (kuvarslı gre) ve kuvars kumu gibi SiO2 olup, ancak kuvarsit içerisinde çeşitli miktarlarda feldspat, mika, kil, manyetit, hematit, granat, rutil, kireçtaşı v.b. bulunabilir. Bileşiminde % 95'den fazla SiO2 bulunan kuvarsitlere "Ortokuvarsit" denilmekte olup, sanayide genellikle ortakuvarsitler kullanılmaktadır.

    Kuvarsit direnci çok, sağlam ve aşındırıcı kayaçtır. Bu nedenle istihracı ve öğütülmesi oldukça güç ve pahalıdır. Bu sebeple de kuvarsit üretimi, aynı kimyasal bileşimde bulunan kuvars kumu ve kumtaşından (kuvarslı gre), ayrıca daha saf olan kuvarstan, sonra tercih edilmektedir.

    Kuvarsitler SiO2 içeriği yüksek ve demir içeriği % 0,4'den az olması durumunda cam ve seramik sanayiinde kullanılabilmektedir. Ayrıca refrakter (silika tuğla), metalürji (demir ve ferrokrom), inşaat (hafif gazbeton yapı elemanları üretimi) sanayiinde de çeşitli amaçlarla kuvarsit kullanılmaktadır.
    SiO2 bileşiminde olup kuvars ve kuvars kumuna göre daha çok yabancı madde içerir. Bu yabancı maddeler feldispat, mika, kil, manyetit, hematit, limonit, granat, rutil, kireçtaşı vb. dir. Doğada tortul ve metamorfik olmak üzere iki çeşit kuvarsit vardır. Kuvarsitte SiO2 içeriği yüksek ve Fe miktarı %0.05 den az ise kuvarsit cam sanayinde kullanılabilir
    2.3. Kuvars Kumu

    Kuvars kumları, beyaz renkli, toz şeker görünümlü, ince taneli olup, başlıca silisten ve az miktarda kil, demir oksit ve kireçten oluşur. Doğada saf olarak bulundukları gibi istenmeyen safsızlıklarla karışmış olarak da bulunabilir. Kumlar kullanma amacına göre gerek boyut, gerekse kalite açısından cevher hazırlama işlemlerine tabi tutulurlar.

    Kuvars kumları oluşumları açısından genelde ikiye ayrılabilir. Birincisi allokton oluşum dediğimiz kuvarsça zengin mağmatik ve metamorfik kayaçların ayrışmasından sonra serbest kalan kuvarsların taşınarak killi gevşek bir çimento ile istiflenmesinden meydana gelir. Bunların renkleri içinde ihtiva ettikleri demirli minerallerin oranına göre beyazdan siyaha kadar değişebilir. İkincisi otokton oluşumdur. Bunlar silisçe zengin kayaçların bir faylanma veya bir metamorfizmanın etkisiyle yerinde ayrışmasından meydana gelirler. Bu tip kuvars kumları allokton oluşumlara göre daha az safsızlık içerirler. Daha saftırlar. Kuvars kumları başta cam sanayiinde olmak üzere deterjan, boya, seramik ve metalurji sanayiilerinde kullanılır.
    Kuvars kumları, az nispette de olsa,demir oksit (Fe2O3) ve alüminyum oksit (Al2O3) içerirler. Az miktarda kil de bulunabilir.

    2.4. Döküm Kumu
    İçerisinde % 90'ın üzerinde SiO2, % 7-15 kil (bentonit veya kaolinitik kil) ihtiva eden ve sinterleşme sıcaklığı 1500 oC'nin üzerinden bulunan kumlar, döküm kumu olarak tanımlanır. Döküm kumları doğada serbest taneler halinde bulunurlar ve gevşek karakterli bir yapıya sahiptirler.
    Döküm kumlarında tane iriliği (tane çapı) çok önemli ve aranan bir fiziksel özelliktir.

    Çökel kayaların ayrışmasıyla serbest hale gelen kuvars taneleri akarsularla taşınması esnasında bir miktar kil ile birlikte karasal havzalarda çökelmişlerdir.


    3. REZERVLER

    3.1. Kuvars Rezervleri

    Dünyadaki en büyük rezervler Brezilya'da bulunmaktadır. Buradaki kuvars kristalleri elektronik sanayiinde kullanılabilecek niteliktedir. Henüz dünyadaki kuvars rezervleri tam olarak saptanamamıştır. Ancak kristal olmayan kuvars rezervleri açısından Arjantin, Avusturya, Belçika, Lüksemburg, Macaristan, Güney Afrika Cumhuriyet, İspanya ve Norveç'i sayabiliriz. Diğer taraftan Namibya ve Madagaskar kaliteli kuvars kristalleri rezervleri açısından Brezilya'dan sonra gelmektedirler.

    Ankara, İzmir, Aydın, Muğla, Çanakkale, Bitlis, Kütahya illerinde genellikle filon biçiminde kuvars rezervleri bulunmaktadır. Türkiye'de 4-5 milyon ton mertebesinde jeolojik kuvars rezervi mevcuttur. Görünür rezerv ve kaliteye yönelik ayrıntılı etüdler yetersizdir. Fakat anket formlarından elde edilen bilgilere göre Kale Madencilik A.Ş. Çanakkale: Biga-Bayramiç-Ezine yörelerinde 800.000 ton görünür. Söğüt Madencilik A.Ş. Çine bölgesi 2500 ton görünür, Toprak Madencilik A.Ş. de 825.000 ton görünür kuvars rezervleri olduğunu ifade etmişlerdir. Bu üç şirketin toplam görünür kuvars rezervleri : 1 627 500 tondur.
    3.2. Kuvarsit Rezervleri
    Dünya kuvarsit rezervleri konusunda bilgi sağlanamamıştır. Genellikle tüm ülkelerde geniş kuvarsit rezervleri bulunmaktadır.

    Türkiye'de MTA Genel Müdürlüğü'nce tespit edilen kuvarsit rezervi 6 372 235 000 tondur. Bu rezervin dağılımı ise çizelge 1’de gösterildiği gibidir.
    Çizelge 1. Türkiye kuvarsit rezervlerinin dağılımı
    Antalya (Gazipaşa, Kalekaldıran, Meler) 3 750 000 ton (Muhtemel)
    Zonguldak (Alaplı, Sapçaköy) 775 000 000 ton (Görünür+muhtemel)
    Kastamonu (Daday) 301 000 000 ton (Mümkün)
    İstanbul (Beykoz) 60 000 ton (Mümkün)
    Adana (Feke, Saimbeyli, Horzum) 1 220 000 000 ton (Görünür+Muhtemel)
    Yozgat (Çomakdağı) 4 016 925 000 ton (Görünür+Muhtemel)
    Denizli (Şirinköy) 72 500 000 ton (Görünür+Muhtemel)

    Türkiye'de MTA tarafından tespit edilen kuvarsit rezervlerin dışında çeşitli kuruluş ve kişilerce maden ruhsatı alınmış (3 adet arama, 9 adet önişletme, 44 adet işletme) toplam 56 kuvarsit sahası bulunduğu tespit edilmiştir.
    3.3. Kuvars Kumunun Rezervleri
    Avrupa'da kuvars kumu rezervleri başta Belçika olmak üzere Almanya, Hollanda, Fransa, İngiltere, Avusturya ve Sovyetler Birliğindedir. Kuzey Amerika'da A.B.D ve Kanada, Güney Amerika'da ise Arjantin, Brezilya, Venezuella'da kuvars kumu rezervleri vardır. Asya'da ise Filipinler, Afrika'da Mısır ve Güney Afrika Cumhuriyetinde, Okyanusya'da Avustralya'da rezervler mevcuttur.
    2. Türkiye’deki Kuvars Kumu Rezervleri
    İstanbul-Çatalca-İhsaniye 3.000.000 Ton (Görünür + Muhtemel)
    İstanbul-Çatalca-Yalıköy 12.000.000 Ton (Görünür + Muhtemel)
    Tekirdağ-Saray-Safaalan 1.500.000 Ton (Görünür + Muhtemel)
    Sinop-Sarı kum 35.000.000 Ton (Muhtemel)
    Diğer 13.000.000 Ton (Muhtemel)

    3.4. Döküm Kumunun Rezervleri
    İstanbul ili, Şile yöresinde büyük bir yayılım gösteren döküm kumu rezervleri aşağıda verilmiştir :
    Görünür Rezerv : 55.000.000 Ton
    Muhtemel Rezerv : 23.000.000 Ton olmak üzere
    Toplam : 78.000.000 Ton'dur.

    Bu döküm kumu rezervleri sırasıyla; Siltaş Silis Kumları San. ve Tic. A.Ş., Cam-İş Madencilik A.Ş., Kumsan A.Ş., Çeliktaş A.Ş. ve şahıslara ait sahalarda bulunmaktadır.
    4. ÜRETİM
    4.1. Kuvars Üretimi Yöntemi, Teknolojisi, Ürün Standartları ve Kullanım Alanları
    Kuvars kristalleri üretimi elle toplanarak yapılmaktadır. Filon kuvarslar açık işletme yöntemiyle üretilmektedir. Bazı ocaklarda üretimden önce dekapaj işlemi uygulanabilmektedir. Açık ocakta üretim, havalı martoperfaratörlerle delinen delikler patlayıcı madde doldurularak patlatılarak gerçekleştirilmektedir. Elde edilen iri parçalar patlayıcı madde ile patlatılarak veya hidrolik kırıcılarla kırılarak boyutları küçültülmektedir. Kırılmış kuvarslar gerekirse su ile yıkanabilmektedir. Kırıcılardan geçirildikten sonra değirmenlerle istenilen ebada öğütülmektedirler. Değirmenler genellikle bilyalı değirmendir. Boyut kontrolu elek ve siklonlarla yapılmaktadır. Diğer taraftan Fe2O3 içeriği flotasyon yoluyla istenilen seviyeye indirilmektedir.

    Cam Sanayiinde kullanılan tuvönan kuvarsta kimyasal olarak istenen özellikler şunlardır :
    SiO2 min % 99.6
    Fe2O3 max % 0.012

    Fiziksel Özellikler ise şunlardır :
    Max tane boyu 25 cm. dir. Tuvenan kuvars kırılıp 500 mikron altına öğütülerek flote edilir. Kristal eşya ve Zücaciye imalatında kullanılır.

    Düzgün ve temiz olan kuvars kristalleri optik ve elektronik sanayiinde ve süs taşı olarak kullanılmaktadır. Kuvars kristalleri elektronik sanayiinde frekans kontrol asilatörerinde ve frekans filtrelerinde kullanılmaktadır. Süt kuvars ve camsı kuvars ise öğütülerek ve hazırlama işlemlerinden geçirilerek cam, deterjan, boya, seramik, zımpara, dolgu ve metalurji sanayiilerinde kullanılmaktadır.

    Kuvars en başta cam sanayi alanında,kristal eşya ve züccaciye malzeme imalinde kullanılır. Seramik sektöründe ise,geniş şekilde sır ve frit yapımında yararlanılmaktadır. Ayrıca, yer ve duvar karolarında izolatör, elektro-porselen, glazür,sofra eşyası ve vitrifiye seramik alanında ise hammadde olarak yaygın şekilde kullanılmaktadır.

    3. Kuvars tüketim miktarları
    1989 Bin Ton 1990 Bin Ton 1991Bin Ton 1992 Bin Ton 1993 Bin Ton 1994 Bin Ton
    Camiş Mad. 6.5 6.02 13.2 1812 7.5 1400 7.7 1492 7.6 210 6
    Kale Mad. 14 17 20 20 3 30
    Toprak Mad. 5 7 8.5 9.5
    Söğüt Mad. 2.5 2.5 2.5 2.5 2.5 10
    Polat Mad. 2.3 82 0.6 4.8 5.5
    Yarımca Mad. 0.6 50 0.6 1 182 1.2 253 0.7 552

    4.2. Kuvarsitin Üretim Yöntemi, Teknolojisi, Ürün Standartları ve Kullanım Alanları
    Kuvarsit tüm sahalarımızda, açık ocak işletmesi olarak patlayıcı madde ve iş makinaları kullanılarak üretilmektedir. Üretilen kuvarsit daha sonra kırma ya da kırma+öğütme işlemlerinden geçirilmektedir.

    Kuvarsit kullanılacağı sektörlere göre ayrı ayrı standartlarda istenmektedir. Cam sanayinde kullanılan kuvarsitte : SiO2 min % 96, Fe2O3 max % 0,4. Al2O3 max % 2, CaO+MgO max % 0,25, en büyük parça 25x25 cm. dir.

    Kuvarsit; kuvars, kuvars kumu, ve kuvarslı grenin kullanıldığı tüm alanlarda kullanılabilir. Başlıca tüketim alanları, cam, seramik, boya, detarjan, dolgu, hafif gazbeton yapı elemanları (Ytong), silika tuğla ve ferrosilisyum üretiminde, hammadde olarak, ayrıca ferrokromun ara ürünü olan silika ferrokrom üretiminde ve demir çelik sanayiinde yüksek fırınlarda asit-baz dengesinin sağlanmasında tüketilmektedir.

    Kuvarsit, Türkiye’de cam,seramik ve refrakter malzemesi (silika tuğla)yapımında hammadde; boya, deterjan ve hafif gaz-beton yapı elemanlarının üretiminde yardımcı ana madde olarak; ayrıca, ferro-silisyum, ferro-krom üretiminde ve demir-çelik sanayinde geniş şekilde kullanılmaktadır.

    Uluslararası istatistiklerde kuvars kumu, kuvars, kumtaşı (kuvarslı gre) ve kuvarsit tüketimleri tek kalemde belirtildiğinden, kuvarsitin dünya tüketimi hakkında bilgi sağlanamamıştır.
    Türkiye'deki başlıca kuvarsit tüketicilerinin 1988-1992 yılları arasındaki tüketim miktarları çizelge 4’de belirtilmiştir.

    4. Türkiye'de kuvarsit tüketen kuruluşlar ve tüketim miktarları
    1988 1989 1990 1991 1992
    Etibank Antalya
    Elektrometalurji San.
    21 519 20 216 19 619 14 464 13 425
    Ereğli Demir Çelik San. 36 231 15 548 14 720 30 273 33 050
    Türk Ytong San. A.Ş. 61 535 52 355 52 823 37 691 59 328
    Anadolu Cam San. A.Ş. 206 819 191 157 177 105 99 595 131 243
    Karabük Demir Çelik San. 808 3 443 3 863 12 191 7 963
    İskenderun Demir Çelik San. 1988-93 yılları arasında toplam 546 000 ton kuvarsit kullanılmıştır.


    4.3. Kuvars Kumunun Üretim Yöntemi, Teknolojisi, Ürün Standartları ve Kullanım Alanları
    Genelde üretim yöntemi basamaklı açık işletme yöntemidir. Dekapaj işlemlerinde (patlayıcı madde kullanılabilir) dozerler kullanılır. Kum üretiminde ise ekskavatör, loder, kamyon ve konveyörler kullanılır. Klasik olarak kum hazırlama işlemleri ise eleme, yıkama, ince aksamı ayırma, flotasyon ve manyetik seperasyondur.

    Cam Sanayiinde kullanma amacına göre standartlar değişmektedir. Türkiye Şişe ve Cam Fab. A.Ş.'nin düzcam imalatında kullandığı kuvars kumunun fiziksel ve kimyasal özellikleri şöyledir :
    Fiziksel olarak : + 1 mm: 0
    + 0.5 mm: % 0.4 max
    - 0.105 mm: % 28.0 max
    - 0.074 mm: % 9.0 max
    Rutubet: % 8.0 1 0.5

    Kimyasal olarak : SiO2: % 99.1 1 0.2
    Al2O3: % 0.2 1 0.05
    Fe2O3: % 0.110 1 0.005
     
  9. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Cam, çimento, deterjan, seramik, boya metalurji sanayilerinde kullanılmaktadır. Dünyada mamul kuvars kumu rekabetinin fazla olması kuvars hazırlama çalışmalarını geliştirmektedir. İkame ürünlerinde gelişme olmamıştır.

    Kuvars kumu cam sanayinde, kristal cam eşya, züccaciye ve düz cam imalinde kullanılır. Döküm sanayinin en önemli girdilerinden biridir. Sanayinde sır ve frit yapımında, duvar ve yer karolarında, fayansçılıkta, elektro-porselen alanında, vitrifiye seramik ve sofra eşyası yapımında önemli şekilde yararlanılır. Filtre sanayinde de kuvars kumu önemli miktarda kullanılmaktadır.
    4.4. Döküm Kumunun Üretim Yöntemi, Teknolojisi, Ürün Standartları ve Kullanım Alanları
    Döküm Kumu üretimi açık işletme metodu ile yapılmaktadır. Üretim yapılacak alanda 20-30 m. eninde ve 50-100 m. boyunda panolar seçilmekte olup, ilk önce 2-4 m kalınlığındaki örtü tabakası paletli kepçe veya hidrolik ekskavatörlerle, altında döküm kumu bulunmayan veya önceden döküm kumu alınmış pano boşluğuna itilerek dökülmekte, daha sonra aynı makina ve techizatla döküm kumu üretimi yapılarak damperli kamyonlara yüklenmekte, buradan da bu kamyonlar vasıtasıyla Entegre Döküm Kumu Hazırlama Tesislerine taşınmaktadır.

    Entegre Döküm Kumu Hazırlama Tesislerinden elde edilen döküm kumlarının fiziksel, kimyasal ve teknolojik özellikleri şöyledir ;

    Sinterleşme Sıcaklığı : 1500 oC üzerinde
    Yanma Kaybı (%) : 0,011 - 0,30
    Kil Oranı (%) : 0,16 - 1,27
    Kum Köşeliği : 1,25 - 1,27
    Öğülme (%) : 40,8
    H3PO4'te yanma kaybı (%) : 0,1
    Kızdırma Kaybı (%) : 0,36
    SiO2 : % 97 - 99
    Al2O3 : % 0,5 - 1,2
    Fe2O3 : % 0,18 - 0,40
    MgO : % 0,015 - 0,030
    K2O : % 0,03 - 0,08
    Na2O : % 0,02 - 0,09
    TiO2 : % 0,01 - 0,04

    İstanbul İli, Şile yöresinde büyük bir yataklanma gösteren döküm kumlarının gerek jeolojik yapıları ve gerekse işletme tesislerinde uygulanan ileri teknoloji nedeniyle Demir ve Çelik Döküm Sanayii Kuruluşlarının taleblerine uygun ürün niteliğinde üretimi sağlanmaktadır.

    Başlıca Demir-Çelik endüstrisi ile alüminyum ve bakır ağırlıklı alaşımların imalinde kullanılır.

    Ayrıca Gemi Sanayii'nde raspa kumu ve sanayi atık sularının filtrasyonunda filtre kumu olarak da kullanım alanları mevcuttur.

    Demir ve Çelik Döküm Sanayii'nde üretimi gerçekleştirilen döküm mamülleri, kalıplama ve döküm proseslerine göre, üretim yöntemleri bazında çeşitli sınıflamalara sahipse de; kimyasal pozisyon, mikro yapı ve fiziki görünümü bazında yapılan sınıflama daha yaygın olarak kullanılmaktadır.

    Buna göre de;

    a- Pik Döküm
    b- Sfero Döküm
    c- Temper Döküm
    d- Çelik Döküm

    olarak dört gruba ayrılmaktadır.
    Türkiye'nin Döküm Kumu Tüketimi 320.000 ton/yıl'dır. Bu tüketimin sektörlere göre dağılımı şöyledir.
    a) Demir ve Çelik Döküm Sanayi : 300.000 Ton/Yıl
    b) Diğer Sanayi Kuruluşları : 20.000 Ton/Yıl
    (Raspa Kumu, Filitre Kumu vd).

    4.5 Türkiye’de Üretim

    Cam üretiminde kullanılan en önemli girdiler, kum, soda, dolomit, kuvartz gibi maddelerdir. Ülkemizin bu kaynaklar açısından zengin olması nedeniyle, Türk cam sanayi %98 oranında yerli hammadde kullanmaktadır. En çok kullanılan girdilerden birisi olan soda üretiminde Türkiye’nin payı dünyada %1.7, Avrupa Birliği’nde ise %10’dur. Diğer taraftan, Türkiye’de cam hammaddeleri yeterince bulunmakla birlikte, hammadde rezervleri çok fazla kaliteli değildir. Ayrıca, fiziksel ve kimyasal özellikleri bakımından istenen özelliklere uygun hammadde rezervleri giderek azalmaktadır.
    Kesintisiz üretim yapma zorunluluğu olan cam sanayiinde, daha önceleri yerli hammaddelerden yararlanmanın sağladığı “karşılaştırmalı üstünlükler” kullanılabilmekte iken; bugün küreselleşme nedeniyle giderek dünyanın küçülen bir pazar durumuna gelmesi ve kalitenin ön plana çıkması, üretimde yüksek kaliteyi sağlayacak şekilde kaliteli hammadde kullanımını gerektirmektedir.
    Cam sanayinin temel özelliklerinden birisi olan, “kesintisiz üretim” ve yüksek kapasite ile çalışma zorunluluğu nedeniyle, Topluluk sürekli olarak yeni ürünler devreye sokarak ürün çeşitliliğini ve kapasitesini artırmakta, teknolojisini geliştirmektedir. Yeni teknolojileri, joint-venture türü ortaklıklar kurarak, yurtdışından sağlamaktadır.
    Cam Şirketler Topluluğu, 25 kadar büyük uluslararası şirketin bulunduğu dünya cam sanayinde üretim miktarı açısından 10. sırada yer almaktadır.

    6. Türkiye'de Cam Üretimi (Birim: 1000 Ton)
    1993 1994 1995 1996 1997 1998
    1044 1054 1140 1337 1470 1514


    4.6. Türkiye’nin Dış Ticareti

    Türkiye cam ürünleri ihracatında önemli bir ülkedir. İhraç pazarları sürekli gelişmektedir. 1986 yılında sadece 50 kadar ülkeye ihracat yapılırken, 2000 yılı itibariyle yaklaşık 110 ülkeye ihracat yapılmıştır. İhracatın yaklaşık %44’ü AB ülkelerine yapılmaktadır. Bu ülkeler içinde de en büyük alıcılar Almanya, İtalya, İngiltere ve Fransa’dır. AB dışında önemli alıcılar arasında ise ABD, Suudi Arabistan, Mısır, Ürdün, Japonya, Cezayir, İran, Abudabi ve Rusya Federasyonu sayılabilir.

    Türkiye'nin Cam İhracatı (Birim : Milyon Dolar)
    1995 1996 1997 1998 1999 2000
    270,0 241,5 340.7 349.1 330.9 379.8

    İhracatta başta gelen ürün grupları, cam ev eşyası (%56,8), düzcam (%12,8) ve cam ambalajdır (%4,4).
    5. UYGULAMALI BİR ÖRNEK: CAMİŞ MADENCİLİK A.Ş.

    Şişecam topluluğunun ana üretim alanı cam’dır. Kurumun kimliği cam ile özdeşleşmiştir. Ama cam üretiminin temel girdilerinin oluşturan endüstriyel hammadde üretiminde topluluğun yaptığı işlerin boyutları kamuoyu tarafından yeterince bilinmez. Şişecam Cam’ın temel girdilerinden biri olan soda üretimi ile ülkemizin çok önemli kimya tesislerine sahip olduğu gibi cam hammaddelerinin oluşturan başta cam kumu olmak üzere endüstriyel hammadde üretiminde ülkemizin önde gelen üreticisi konumundadır.
    Camın izabe teknolojisine dayanması ve kesintisiz üretim zorluğu nedeniyle hammadde temininde süreklilik ve güvenilirlik büyük önem taşır. Hammaddenin nitelik ve nicelik bakımından homojenlik göstermesi cam üretiminde kalite yaratmanın ve verini arttırmanın temel etkenleri arasında yer almaktadır. Cam teknolojisinin gelişmesine bağlı olarak kullanılan hammaddelerin kalite spefikasyonları da gittikçe daralmaktadır.
    Şişecam topluluğu endüstriyel hammaddelerin teminini güven altına almak ve kalitesini geliştirmek amacı ile hammadde üretimini de kendisi yapmaktadır. Bu amaçla, 20.12.1988 yılında kurulan Camiş Madencilik A.Ş. , 1994 yılından beri Şişecam Kimyasallar Grubu bünyesinde üretim faaliyetlerini yürütmektedir.
    Bu çalışmada, Şişecam’ın güneyde sahip olduğu hammadde potansiyelini rezerv ve kalite açısından ortaya koymaktadır. Camın ana hammaddesi olan kuvars kumu Adana-Feke ve İçel-Silifke yörelerindeki sedimanter kuvarsit yataklarından elde edilmektedir. Ayrıca, züccaciye ve sodyum silikat kalitesi kumlar için belli oranlarda ithal Mısır Kumu kullanılmaktadır. Dolomit: İçel-Yavca Köyü, Antalya-Alanya; Kalker: İçel-Karadiken Köyü, Niğde-Hıdırlık yörelerinden sağlanmaktadır.
    Alanya Dolomiti ile Niğde Kalkeri haricindeki hammaddeler Şişecam’ın ruhsatlı sahalarından üretilmektedir. Kalker ve Dolomit üretimlerinde; ocaklarda patlatma sonrası elde edilen ince malzemenin elenmesi ile fiziksel-kimyasal kaliteye ulaşılması mümkün olurken kuvarsitlerden kuvars kumu elde edilmesi titiz bir çalışma sürecini gerektirmektedir. Çalışmanın esasını bu konu oluşturmaktadır.
    Kumdaki en önemli kriter Fe2O3 miktarı, kum tane boyu, kimyasal olarak Fe2O3, Al2O3 ve SiO2 değerleridir. Kumdaki Fe2O3 miktarı ne kadar yüksek olursa yeşillenme artar, Fe2O3 az olursa camdaki geçirgenlik artar.

    5.1. Faaliyet Alanı
    Camiş Madencilik A.Ş.’nin Güneydeki üretim faaliyetleri 1995 yılından beri Mersin Maden Müdürlüğü tarafından yürütülmektedir.
    Temel faaliyet alanı madencilik olan Camiş Madencilik A.Ş. Mersin Maden Müdürlüğü Ocak Üretimlerini yaptığı kuvarsit, kalker ve dolomit gibi hammaddeleri çeşitli cevher hazırlama işlemlerinden geçirerek 10 farklı kalitede cam ve silikat hammaddesi üretimi gerçekleştirmekte ve müşterilerinin hizmetine sunmaktadır. Bu bölgede faaliyet gösteren tesisler,üretim kapasiteleri, kuruluş tarihleri ve yerleri çizelge 11’de verilmiştir.
    1996 yılına kadar yıllık 110,000 ton civarında seyreden Güney bölgesi cam hammaddesi ihtiyacı, Anadolu Cam San. A.Ş.’nin 1997 yılı başında ek fırın ile kapasite artışı yapması, Trakya Cam San. A.Ş. ve Paşabahçe Cam San. A.Ş.’nin 1996 yılı içerisinde Mersin bölgesinde yeni fabrikalarını devreye alması ile birlikte büyük artış göstermektedir. Hammadde ihtiyacında doğan artışın karşılanabilmesi için Camiş Madencilik A.Ş. 1995 yılında başlattığı yatırımlarını 1996 ve 1997 yılı içerisinde tamalayarak üretim çalışmalarına başlamıştır. Buna göre, Trakya Cam A.Ş. fabrika sahası içerisinde yeni bir kum hazırlama tesisi, Ovacık ve Feke Kuvarsit Maden Ocakları ile Yavca Dolomit Maden Ocağında Kuvarsit ve Dolomit Kırma ve Eleme tesisleri devreye alınmış, ACS Kalker Dolomit hazırlama tesisi ile PCS Kum hazırlama tesisleri ek yatırımlar ile modernize edilerek üretim kapasiteleri arttırılmıştır. Ayrıca, Tarsus Organize San. Bölgesinde 1999 yılı başında devreye alınmıştır.
    Mersin Maden Müdürlüğü’ne bağlı tesislerde üretilen toplam hammadde (ürün) üretimi 2001 yılı itibariyle (Müşteri talepleri doğrultusunda) 702.307 ton/yıl olarak hedeflenmiştir. Bu hammaddelerin 515.376 ton’u Cam Kumu (%73.4), 22.000 ton’u Silikat kumu (%3.1), 43.244 ton’u Kalker (%6.2), 121.687 ton’u dolomittir.
    Maden Müdürlüğü Cam Kumu üretiminde kullanılan kuvarsit cevherlerinin tümü ile dolomit cevherlerinin %84.8’ini şirkete ait maden ocaklarından sağlamakta, diğer hammaddeleri tedarikçi firmalara ait maden ocaklarından satın almaktadır. Şirkete ait Maden Ocaklarında üretim faaliyetleri Mersin Maden Müdürlüğü kontrolünde Müteahhit firmalar tarafından gerçekleştirilmektedir.
    Kum üretimi için gerekli olan soda Mersin Soda Sanayiinden, Feldispat Çine Madencilikten ve Kum için Feke ve Ovacık’tan kuvarsit sağlanmaktadır.
    5.2. Hammadde Ocakları
    Camın ana hammaddesi olan kuvars kumu Adana-Feke ve İçel-Silifke yörelerindeki sedimanter kuvarsit yataklarından elde edilmektedir. Ayıca, züccaciye ve sodyum silikat kalitesi kumlar için belli oranlarda ithal Mısır Kumu kullanılmaktadır. Dolomit: İçel-Yavca Köyü, Antalya-Alanya, Kalker: İçel-Karadiken Köyü, Niğde-Hıdırlık yörelerinden sağlanmaktadır. Alanya Dolomiti ile Niğde Kalkeri haricindeki hammaddeler Şişecam’ın ruhsatlı sahalarından üretilmektedir.
    Kalker ve Dolomit üretiminde; ocaklarda patlatma sonrası elde edilen ince malzemenin elenmesi ile fiziksel-kimyasal kaliteye ulaşılması mümkün olurken kuvarsitlerden kuvars kumu elde edilmesi titiz bir çalışma sürecini gerektirmektedir.
    5.2.1. Ovacık Kuvarsit Yatakları
    Kuvarsit yatakları Devoniyen yaşlı birimler içerisinde oluşmuş sedimanter yataklardır. Gerek oluşum esnasında farklı çökelme koşulları, gerekse Permiyen dönemi tektonik hareketlerinden yoğun bir şekilde etkilenme cevher yatağında kısa mesafede yatay ve düşey olarak önemli değişikliklere neden olmuştur. Bu da cevher yatağında yapılan hemen her üretimin farklı fiziksel ve kimyasal özelliklere sahip olması demektir.
    Ovacık Kuvarsit Ocağında Doğu-Batı yönünde Fe2O3, Al2O3 ve CaO dağılımlarında Fe ve Al değerlerinin ocak genelinde farklılık gösterdiği doğu kısımlarda % 0,570 Fe2O3 ve % 6,25 Al2O3 değerlerine ulaştığı görülür. Cevherde görülen bu ani değişimler direkt olarak cevherin tipi ile ilgilidir. Bu bölgelerde cevher oldukça kuvarsitik, ince taneli ve fay zonlarına yakın kısımlarda az da olsa silisleşme göstermektedir. Jeokimyasal haritaya bakıldığında bu tip cevherin ocağın doğu kısmını tamamen kapladığı ve ortalara kadar uzanarak batı kısımda kalker dokanağı ve faylarla kesildiği görülmektedir. Bu cevher 1/12 veya 1/14 oranında paçala katılarak üretimde kullanılabilmektedir.
    Kuzey-Güney yönünde kesitlerde, Güney kısımlarda cevherde Fe2O3 ve Al2O3 değerlerinin (Doğu-Batı kesitine oranla) düşük seyrettiği, orta kısımda ise oldukça yükseldiği ve kuzeye doğru düşme-yükselme trendi gösterip kuzey uç kısımda yükselmeye devam etmektedir.
    Fe2O3-Al2O3 olarak seyreden kısımlardan Cam Ev Eşyası, Soda Silikat ve Cam Ambalaj kalitesinde kuvarsit üretimi yapılmaktadır.
    Ovacık kuvarsit ocağında Fe, Al ve Ca dağılımları Doğu-Batı ve Kuzey-Güney yönlerinde oldukça farklılıklar göstermektedir. Bu farklılıklar cevherleşme ve cevherleşme sonrası meydana gelen birincil ve ikincil olaylara bağlıdır. Cevherlerde tane boyu, Fe, Al ve Ca içerikleri birincil olaylarla ilişkili iken kompaklaşma, silisleşme, çimentolanma ve faylanmalarla oluşan ezilme zonları ve kuvarsitleşmelerle Fe2O3 ve CaO içeriklerinin artması ikincil olaylarla ilişkilidir. Ocakta yapılan Düz Cam, Cam Ambalaj, Soda Silikat ve Cam Ev Eşyası kalitesi cevher üretimlerinde bu farklılıklar üretimde ve kırma-eleme işleminde uygulanan homojenleştirme (cevherin çeşitli oranlarda karıştırılarak paçal yapılması) yöntemi ile giderilmeye çalışılmaktadır. Bu nedenle, ocak üretimleri çok sayıda kademeden (çoğu zaman 8-10 kademe) aynı anda yapılarak her kalite için belirlenen Fe, Al, CaO ve tane boyu değerlerine ulaşılabilmektedir.
    5.2.2. Feke Kuvarsit Yatakları
    Feke Kuvarsit Ocağında %Fe2O3 ile Al2O3 değerleri arasında ters bir ilişki görülmemektedir. Doğu-Batı kesiminde Fe2O3 yükselme eğilimi gösterirken %Al2O3 düşme trendindedir. Sadece bir yerde % Al2O3 ve % Fe2O3 değerleri ters düşmektedir. Bunun nedeni ise çökelim ortamına gelen sedimanın içerisindeki feldispatın oldukça fazla altere olması ve yıkanmış olmasıdır (ikincil bir çökelim söz konusu olabilir). Cevher, alt seviyelerde (alt kalker dokanağında) ince taneli malzeme ve yüksek %CaO değeri içermektedir. Üst kısımlara doğru %CaO ve %Al2O3 içeriğinde az da olsa düşme gözlenirken tane boyunda irileşme gözlenmektedir.
    Feke Kuvarsit Ocağında aynı kademede cevher safsızlıkları dağılımında çok farklılıklar gözlenmezken ocak bazında kademeler birbirinden farklı safsızlık değerleri içermektedir. Bu farklılaşmaların nedeni Ovacık Kuvarsit ocağında da olduğu gibi birincil olaylarla birlikte kuzey-güney yönünde oluşan yanal ve düşey atımlı faylara bağlıdır. Ocak genelinde Fe2O3 değerinin yükselme eğilimi gösterdiği yerlerde Al2O3 değeri düşme gösterirken, tane boyunda az da olsa irileşme görülmektedir. Doğu-Batı yönünde ise cevher, kuzey-güney yönünde düşey atımlı faylanmalardan dolayı birbirini tekrarlayan özellikler gösterir.
    5.3. Rezerv
    Jeokimyasal harita ve kesitler kalite açısından değerlendirildiğinde Feke ve Ovacık Kuvarsit Ocaklarında hem Düz Cam hemde Cam Ambalaj kalitesi kuvarsit üretiminin mümkün olduğu belirlenmiştir.
    Ancak, Ovacık ve Feke Ocaklarından üretilerek Mersin’de bulunan cevher hazırlama tesislerine nakledilen cevher %Fe2O3, Al2O3, CaO ve tane boyundaki farklılıklar nedeniyle tesis hammadde giriş speklerinin karşılanabilmesi için burada tekrar paçal yapılarak kullanılmaktadır. Bu karışımda, Feke kuvarsiti kullanımı üretilecek kumun kalitesine bağlı olarak % 15 ile % 40 arasında değişmektedir. Cevherin zenginleştirilebilirlik özelliği çalışma şartlarına bağlı olduğu kadar içerisindeki safsızlık ve tane boyu dağılımına da bağlı olduğundan aynı kalite ürün eldesi için farklı ocaklardan ve farklı kademelerden üretim yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Örneğin, bir ocakta farklı kademelerde üretilen cevher kendi içerisinde karıştırılarak Al2O3 değerinin işletme şartlarına göre uygunluğu sağlanırken, başka bir ocaktan üretilen cevherle de Fe2O3, CaO ve tane boyu dağılımı uygun hale getirilmektedir. Fe2O3 ve Al2O3 içerikleri aynı olmasına rağmen bazı cevher tipleri (tane şekli, bağlı malzemeler, hematit inklüzyonu, v.s.) zenginleştirme çalışmalarında farklı sonuçlar verebilmektedir. Bu nedenle ocaklarda bulunan her tipte cevher üzerinde ayrı ayrı teknolojik çalışmalar yapılarak cevher tipleri ve kaliteleri tanımlanmıştır. Bu çalışmalar ışığında jeokimyasal harita ve kesitler değerlendirilerek, ocaklar bazında belirlenen kalite, cevher rezervleri ve paçal durumu aşağıdaki tablolarda gösterilmektedir.
    5.4. Zenginleştirme Tesisleri
    Feke ve Ovacık’ta bulunan hammadde ocaklarından gelen kuvars kumu önce besleme silolarına verilir (Resim 2). Kuvars kumu çubuklu değirmende 2 mm’ye kırılır ve 500 mikron elekten elenir (Resim 3 ve Resim 4). 500 mikron altı malzeme pompalarla hidrosiklona verilir(Resim 5). 500 mikron üstü malzeme tekrar değirmene verilir.
    Hidrosiklonda 105 mikron altı malzeme atık olarak alınır. 105 mikron üstü malzeme kondüyonel tanklarına verilir. Oleat, 825 ve 801 verilir ve flotasyon işlemi yapılır(Resim 6). Burdan alınan malzeme 2. flotasyon işlemi için tekrar kondüsyonel tankına verilir ve burda içine sülfonatlar katılarak 2. flotasyon işlemi yapılır. 2. flotasyon işleminde demir oranı daha düşüktür. Çünkü sülfonat demir minerallerini asitle yıkar ve demir minerali azalır. Burdan yine artık alınır ve konsantre malzeme manyetik speratöre verilir(Resim 7). Manyetik speratörden pompalar yardımıyla hidrosiklona verilir.
    Hidrosiklondan alınan malzeme helezon klasifikatöre verilir ve bantlar yardımıyla silolara verilir. Bandın üzerindeki malzemeye alkapol verilerek suyun çabuk süzülmesi sağlanır. Tesisin akım şeması şekil 1’de verilmiştir.
    Elde edilen üründe % 75 katı ve % 25 su vardır. Silolarda ürün 10 gün bekletilir ve 10 gün sonra sevkte rutubet % 5’e düşer.
    Artık malzemelerde % 2-3 katı vardır. Bunlar Tikner kondüsyonel tankına verilir ve flokülant ilave edilir. 5 tona 700gr. A110 ilave edilir. Flokülantta su ile çamur ayrılır ve kuru olarak kek stokholüne yollanır. Tikner’da katı oranı % 18’e çıkar. Tiknerdan sonra tekrar besleme tankında A110 verilir ve katı oranı% 35’e çıkar.
    En son olarak çamur filtrelerine yollanır ve burda katı oranı% 80 olarak çıkar. Burdan bantlar ile alınır, artığın günlük rutubetine bakılır ve nakliyat yapılır.
    Tesis % 85 verimle çalışmakta olup, 100 ton kuvarsitten 85 ton ürün 15 ton artık elde edilmektedir. Tesiste 4 tane silo bulunmaktadır.
     
  10. DuncaN

    DuncaN

    Mesajlar:
    211
    Soda kalsik Camı
    Dünyada üretilen camların %90’ı soda kalsik camıdır. Kolayca eritilebilir, ucuzdur fakat ısıl şoklara mukavemet ve kimyasal kararlılık gibi haller dışında her yerde kullanılabilir. Normal elektrik ampulü, fluoresan ampulleri, pencere camları v.b. malzemelerin üretiminde kullanılırlar. Yapısında %5 oranında CaO vardır.

    Kurşun Camı (Kristal Cam)
    Soda kalsik camında kirecin yerini PbO aldığında kurşun camı elde edilmiş olur. Yapısında %80 oranında bazı hallerde daha fazla kurşun oksit bulundurur. Kurşun oksit, camın erime noktasını düşürerek yumuşama noktasını CaO'li camlarınkinin de altına düşürür. Ayrıca cama kolay işlenebilme, ışığı yansıtma ve yayma özelliği kazandırır. Kurşun oksit miktarının %80'i geçtiği cam türü gamma ve X ışınlarından korunmak amacıyla kullanılır. Oldukça pahalı bir cam olduğu için baryum oksitli camlar kullanılır.

    Borosilikat Camı
    Borosilikat camlarının yüksek yumuşama noktası vardır. Buna rağmen, ısıl şoklara karşı büyük bir mukavemet sağlayan büyük bir genleşme katsayısı, su ve asitlere karşı çok iyi mukavemet göstermesi ve üstün elektriksel özellikleri vardır. Bu nedenlerden dolayı labuvatuar (teknik) cam olarak kullanılmaktadır. Mutfak eşyası, büyük boyutlu astronomik aynalar yapılmaktadır.

    Alüminosilikat Camı
    %20 den fazla alümin, az miktarda bor, bir miktar kireç ile çok az alkali içerirler. Ancak alkali bulunmadığı zaman camın eritilmesi ve işlenmesi zorlaşır. Yumuşama noktasının yüksek ve dilatasyon katsayısının küçük olması termometre, yanma tüpleri, alevle doğrudan temas edecek her türlü parçanın yapımında kullanılır.

    Silisyum Camı (%96 SiO2)
    %96 oranında silisyum içeren bu cam, presleme ve üfleme yöntemleri ile şekillendirme bu camlara uygulanır. Dilatasyon katsayısı küçüktür. Bu cam türü, çok saydam oluşu nedeniyle UV ışınlarını çok iyi geçirirler. Bu nedenle UV lambaları ile mikrop öldürücü özel lambaların yapımında kullanılır.

    Silisyum Camı (%99 SiO2)
    Çok saf kuvars kumunun eritici madde olmadan eritilmesiyle elde edilir. Bu camın üretimi ve şekillendirilmesi çok yüksek sıcaklıkta (1750˚C'de) olur. Bu nedenle üretilecek malzemelerin şekil ve boyutları sınırlı olmak zorundadır. Genleşme katsayısının küçük, yumuşama noktasının çok yüksek olması ve UV ışınlarını çok iyi geçirmesi gibi olumlu özellikleri vardır. Dielektrik özellikleri de iyidir. Ancak maliyetin yüksek oluşu nedeniyle eletroteknikteki uygulamaları sınırlıdır. Isıl şoklara karşı mukavemeti en yüksek camdır.
    Biçimlendirme sonrasında üretilen cam, kullanılacak niteliklere sahip olmayabilir. Aşağıda belirtilen yöntemler ve uygulanan işlemlerle camı kullanılacak alana uygun hale getirilmektedir.

    Kesim işlemi

    Üretim ardından istenilen boyutlara ulaşmayan camlar istenilen ebat veya şekil düzeltme amacıyla kesim işlemi yapılmaktadır. Elmas kesimi, CNC kesimi, pürmüz ısıl kesim kesim türlerinden bazılarıdır. Üfleme yöntemiyle üretilen bardakların uç kısımları düz ve keskin olduklarından dolayı pürmüz ısıl kesimle düz bir şekle getirilir ve kesici alet kullanılmadığından dudak kısımları kesici olmamaktadır.

    Temperleme

    Isı ve darbeye dayanıklı hale gelmesi istendiğinde cam temperleme denilen bir prosesten geçirilir. Temperleme prosesi cam panoların özel fırınlarda erime noktasına yakın derecelerde ısıtıldıktan sonra hızla soğutulması esasına dayanır. Fırında cam 700°C’ye kadar ısıtılır ve hava üflenerek soğutulur. Sıcaklığın azalması ile yüzey büzüşür ve sertleşir. Ancak iç kısım sıcak kalır ve yüzeydeki büzülmeye kendini uydurur. İç kısmın da soğumasıyla camın her iki yüzünde basınç, iç kısımda ise çekme gerilmeleri oluşur. Ani soğutma uygulanarak temperlenme işlemlerinden geçen cam 300°C’lik bir ısıl şoka dayanıklı hale gelmekteyken temperlenmemiş camda 30-50°C’lik bir ısıl şok camın kırılmasına neden olmaktadır. Temperlenmiş camlar sertleştiği için bant rodaj, delme, kesme, lamine vb uygulamalarla tekrar biçimlendirme yapılamamaktadır.

    Rodajlama
    camın keskin uçlarına elmas taş ile profil kazandırma işlemidir.

    Lamine

    Kırılmaz cam olarak bilinsede aslında kırılan fakat dağılmayan camdır.Plaka haline getirilmiş iki plaka camın iki tarafıda yapışkanlı bir folyo ile birleştirilmesi ile oluşur.Böylece camın mukavemeti arttığı gibi kırılsa dahi dağılmayıp biarada kaldığı için hırsızlık vb gibi durumlara karşı önemli tercih sebebi. Otomobillerde kaza aninda camin dağılmasını ve muhtemel yaralanmalari engellemek için de lamine cam tercih edilir.

    Renklendirme

    Şeffaf camlar camın uygulama alanına göre dekoratif bir görüntü oluşturmayacağı için kullanım alanına göre renklendirilebilirler. Baskı ve püskürtmeli olarak boyanan camlar gerektiği durumlarda temperlenir ya da tansiyonsal ısıl işlem uygulanarak boya ile camın iyice tutunması sağlanır. tansiyonsal ısıl işlemde, giriş sıcaklığı 550°C’lik fırına gönderilir ve 1,5 saatlik silindirli bant sistemiyle, diğer taraftan 55°C olarak çıkar.

    Folyolama

    Asit ve kumlama

    Asit ve kumlama işlemi, cam yüzeyinde aşındırma meydana getirerek dekoratif görüntü verme işlemleridir.Bu görünümün oluşması için cam yüzeyi kağıt ya da pvc folyo ile kaplanır. Bu folyolar elle ya da özel kesim makinelerinde kesimi yapılarak yapıştırılabilir.Bu folyoların üzerindeki deseni ortaya çıkaracak şekilde, kumlama yapılmak istenen bölgedekilerin cam yüzeyinden kaldırılması ile ve daha sonra da basınçlı boya tabancalarının nozulları degiştirilerek cam yüzeyine tazyikli hava püskürtmek suretiyle yapılan işleme kumlama diyoruz.

    Asit işleminde ise cam a etki eden tek asit olan HFL kullanılır. Bunda da yukarıda anlatıldığı gibi açıkta kalan bölgeye asit dökerek cam yüzeyi ile reaksiyona girmesi ve o bölgede bir aşınma oluşturulması bir yöntemdir. Diger bir yöntem ise asit kopartma adı verilen işlemdir. Bu işlemde, önce kumlama yapılarak tüm yüzeyi aşındırılan cam üzerine kaynatılarak zamk haline getirilmiş ve bu arada içine bir miktar HFL ilave edilmiş boncuk tutkalının ince bir tabaka halinde sıvanması ve kurumaya bırakılması ile yapılır. Kurudukça yüzey gerilimi sebebiyle cam üstünde zar gibi kalkmalar başlar ve kopartma adı verilen işlem meydana gelmiş olur.

    Bombeli Temper

    Bu işlemde temperleme anında ısıl şok uygulanan cam soğutulmadan, belirli redius (çap) oranında bükülür. Temper makinesindeki soğutma bükülme anında uygulanmaktadır. Bir kenarı 230mm'den küçük olan camlar silindirler arasında tutunamayacağından dolayı temperleme ve bombeleme yapılamaz.

    Kaynak:Encyclopædia Britannica, 2008.&Tübitak web sitesi
     

Sayfayı Paylaş